Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MAHMUT ÖVÜR

AK Parti’deki enerjinin sırrı

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Binlerce sandık görevlisiyle bir stadyumda "coşkulu" buluşmanın siyasi tarihimizde örneği olduğunu sanmıyorum. Nihayet bunu da Başkan Erdoğan liderliğindeki AK Parti yaptı ve hâlâ Türkiye'nin "en devrimci ve ön açıcı" partisi olduğunu gösterdi.
Hem de 20 yılını iktidarda geçiren bir parti olarak...
NEF Galatasaray Stadyumu'na girişteki düzenliliği, örgüt tecrübesi ve disiplinle açıklamak mümkündü ama bu gerçek, tribünlerdeki coşku ve heyecanı açıklamaya yetmezdi. Tribünlerde futbol izleyicisini de aşan muhteşem bir coşku ve heyecan vardı.
Yaşlısı genci, kadını erkeği farklı etnik ve dini kimliğiyle İstanbul sosyolojisinin her rengi oradaydı.
Deyim yerindeyse AK Partililer tam bir özgüven patlaması yaşıyordu. Bu özgüveni en çarpıcı biçimde İstanbul AK Parti İl Başkanlığı'nın şu sloganı özetliyordu:
"Öyle bir kazanacağız ki hiç kimse kaybetmeyecek..."
Hiç kimsenin kaybetmeyeceği bir seçime hazırlanan AK Parti tabanını, son dönemde ilk kez bu kadar dinamik görüyorum. Bu sonuçta kuşkusuz Başkan Erdoğan'ın küresel liderliğinin, Ukrayna-Rusya Savaşı'nda oynadığı barışçıl rolün, 200 esiri kurtarmasının, içerideki yatırım hamlelerinin etkisi var ama hakkını teslim edelim, İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ve ekibi de hayat pahalılığına, çok yönlü muhalefet saldırılarına rağmen iyi çalışmış...
Yanımda oturan İsmail Öz Hoca, o coşku ve kalabalığı görünce şöyle diyor:
"20 yıl iktidarda olan bir partideki bu enerjinin sırrını siyaset uzmanları incelemeli."
Gerçekten de AK Parti İstanbul İl Başkanlığı'nın NEF Stadyumu'nda düzenlediği, "İstanbul'un Sözü: Birlik, İrade, Zafer" buluşması incelenmeye değer bir tablo sunuyordu.
Bu tablo yeri geliyor Nâzım'ın, Necip Fazıl'ın veya Ahmet Arif'in şiirleriyle, yeri geliyor Cem Karaca, Nejat Ertaş veya Kıraç'ın şarkılarıyla kimseyi dışarıda bırakmayan bir renk sentezine dönüşüyordu.
Stadyumdaki coşku ve enerji, Başkan Erdoğan'ın girişiyle de deyim yerindeyse tavan yapıyordu. İşin sırrı da şu sözlerinde saklıydı:
"Biz doğrudan insanımıza gideceğiz. Doğrudan insanımızın gönlüne hitap edeceğiz. Siyaset insanla yapılır. Şayet siyaseti şekillendirmek, medyaya, dedikoduya, sanal mecralara kalsaydı bırakın iktidar olmayı bize bu ülkede yağmurlu havada bir bardak su vermezler, doyasıyla tek bir nefes aldırmazlardı."
Başkan Erdoğan'ın İstanbul teşkilatı ve sandık görevlileriyle stadyumda buluşmasına, tıpkı "Türkiye Yüzyılı" toplantısında olduğu gibi "muhalefet yanlısı" gazeteciler de davet edilmişti. Giderek normalleşen bu tabuyu yıkan çağrıya ne yazık ki çok az gazeteci cevap verdi. Görebildiklerim arasında Nagehan Alçı, Ruşen Çakır ve Çağlar Cilara vardı. Bir de sonradan medyada gördüğüm Özlem Gürses...
Anlaşılan medya-siyaset arasındaki bu anormal ilişkinin de sonuna gelindi. Kim bilir belki bu hava siyasete de yansır ve kutuplaşma yerine rekabet üzerinden iktidar- muhalefet mücadelesini görürüz.

Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA