Hıncal Ağabey'i kaybettik. Uzun süre onun bu mücadeleyi kazanacağını ve geri döneceğini bekledim. Bekledim, çünkü Hıncal Ağabey, kolay pes etmeyen, sadece aklıyla değil bünyesiyle de direnen biriydi ve birçok hastalığı yenmişti.
Tam da bu özelliği nedeniyle o meşhur kahkahalarıyla hayatı renklendiren, insana yaşama umudu veren, motive eden ender gazetecilerden biriydi. Tabii onu birçok yazar ve gazeteciden ayıran, farklı kılan sadece hayata tebessümle bakan bu yanı değildi. Onu, Hıncal Uluç yapan, farklı kılan eski adıyla Babıali'nin ezber bozan, aykırı ismi olmasıydı. Tek başına bir ekoldü.
Moda deyimle "muhalif" değil ama eleştirel gazeteciliğin duayen ismiydi. O sahneyi hiç unutmadım, 80'li yılların ortasıydı. Dönemin en etkili yayın organı Nokta dergisinde çalışırken o da Erkekçe dergisinin başındaydı. Arada bir patronumuz rahmetli Ercan Arıklı, derginin yazı işleri salonuna gelir, herkesin katıldığı sohbetler yapardı. İlk kez o sohbetlerde salonu çınlatan kahkahası ve Cimbom isimli köpeğiyle tanıdım Hıncal Uluç'u... Sonra zaman zaman genç muhabirlerin de alındığı derginin yayın kurulu toplantılarında farklı çıkışları ve aykırı bakışıyla dikkatimi çekti ve çok etkilendim. O andan itibaren de takip ettiğim ender gazetecilerden, ustalardan biri oldu. Aslında Hıncal Uluç, gerçek anlamda eleştirel gazeteciler için ikinci bir gazetecilik okuluydu. Bu yüzden her sabah, "Bugün ne yazdı, kimi eleştirdi?" diye önce gazeteciler okurdu onu. Daha çok da, habere ve hayata farklı bir bakış getirmek ve farklı bir yerden bakmayı öğrenmek için.
Sadece yazıları değil sohbetleri de öğreticiydi. 90'larda o Sabah gazetesinde, ben de ATV'deyim ve ne zaman medyada yeni bir hazırlığa başlasam fikirlerine başvurduğum sayılı birkaç isimden biriydi. Hiç öyle "Büyük yazar" havalarına girmez, tecrübesini "muhabir" dostlarıyla paylaşmaktan çekinmezdi. Sonra onunla aynı gazetede köşe yazarı olarak çalışınca, daha çok motive eden desteğini gördüm. Yeri geldiğinde eleştirdi, hatta tartıştık ama dostluğundan hiç vazgeçmedi. Gerçek bir ağabeydi.
Ağırlıkla spor yorumcusu olarak bilinse de aslında Hıncal Ağabey, çok etkili bir siyaset yazarıydı. İyi bir Atatürkçü olarak bazılarını kızdırsa da sözünü esirgemez, iyi işler yapanı eleştirir, yapmayanı da yerin dibine sokardı. Hepimiz gibi o da zaman zaman hatalar yaptı ama ilkesel duruşundan hiç taviz vermedi. Bu yüzden de birilerini çok kızdırdı. Bazıları öyle acımasızdı ki, hastalığını bile fırsat bilip içlerindeki kini dökmekten çekinmedi. Bu utanç onlara yeter mi bilmem ama Hıncal Ağabey'in milyonların gönlünde taht kurduğunu, sevildiğini biliyorum.
Güle güle Hıncal Ağabey, mekânın cennet olsun, nur içinde yat...
***
BEKLENEN ADIM KATAR'DA ATILDI
Birkaç gün önce, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum'la Mısır'ın Şarm El Şeyh şehrinde yapılan BM İklim Değişikliği toplantısına katılmış ve ağırlıkla Mısır-Türkiye ilişkilerine değinmiştim. Hatta o yazıda, iki ülke ilişkilerinde bahar havası yaşandığını, yazın da eli kulağında olduğunu yazmıştım. Bir adıma ihtiyaç vardı.
O da Dünya Kupası nedeniyle Katar'a giden Başkan Erdoğan ile Mısır Devlet Başkanı Sisi'nin el sıkışmalarıyla atıldı. Sürpriz gibi görünse de bekleniyordu. Çünkü bölgede hem yeni dengeler kuruluyor hem de öyle söylendiği gibi iki ülke arasında Libya dışında çok derin sorunlar da yoktu. Dahası Türkiye-Mısır arasında Akdeniz'de münhasır ekonomik bölge anlaşması yapılması özellikle Mısır'ın lehine... Derinleşir mi bilemem ama içeriden ve dışarıdan gelecek itirazlara rağmen bu adım devam eder.