Semerkand'da bir araya gelen Doğu'nun başkanları fotoğrafı, ABD-AB eksenine sıkışan dünyaya yeni bir mesaj veriyor: "Dünya, ABD'nin jandarmalığına mahkûm değil..."
Bu buluşmalar ve Batı Bloku'yla Türkiye'nin tarihsel ilişkisi Başkan Erdoğan'ın ısrarla seslendirdiği "Daha adil bir dünya mümkün" tezini hayal olmaktan çıkarıyor. Türkiye bunu mümkün kılacak önemli ülkelerin başında geliyor. Avrupa Birliği, ne yazık ki 50 yılı aşkındır kapısında beklettiği Türkiye'nin bu rolünü fark etmedi ve dünyanın kaybedenleri arasında yer aldı. ABD ise bu rolü fark ettiği için, bilinçli bir siyaset izleyerek Türkiye'yi terör ve taşeron devletlerle sıkıştırıyor.
Şanghay İşbirliği Örgütü, Türkiye'nin bu rolünü şimdilik fark etmiş görünüyor. Türkiye, bu noktaya tesadüfen gelmedi. Buraya, Libya'dan Karabağ'a, Suriye'den Ukrayna-Rusya Savaşı'na bütün sorunlu alanlarda izlediği "adalet ve merhamet" siyasetiyle ulaştı. Artık Türkiye, yeni küresel sistemin önemli bir aktörü...
Bu gerçeği ABD derin aklı gördüğü için çok yönlü kuşatmayı ve kışkırtmayı sürdürüyor. Daha önce de yazdım, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olduğu gerekçesiyle yargılanan eski CIA mensubu Graham Fuller, Türkiye'nin yeni rolüyle ilgili şöyle diyordu:
"Türkiye'nin, bir Avrupa gücü, bir Balkan gücü, bir Akdeniz gücü, bir Ortadoğu gücü, bir Kuzey Afrika ve hatta belli ölçülerde bir Afrika gücü, bir Kafkas gücü, bir Orta Asya gücü, bir Avrasya gücü ve özellikle de Müslüman bir güç olarak kabul edilmesi gerekiyor."
ABD ve AB bu gücü kabullenemediği için Türkiye ile kavga ediyor. Ne yazık ki bu gerçeği başta CHP'nin dizayn ettiği 7'li masa partileri de kabullenemiyor. Bu nedenle de muhalefet partileri bırakın dış politikada atılan adımları, iç siyasi gelişmeleri de doğru okuyamıyor. Şaşkınlar...
Öylesine şaşkınlar ki, "muhalefetin siyaset mühendisi" CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, dar gelirlileri ev ve iş sahibi yapacak "sosyal konut, arsa ve işyeri projesi"ne bile akla hayale gelmeyen gerekçelerle karşı çıktı.
SOSYAL KONUT PROJESİ SEÇİMLERİ ETKİLER Mİ?
Oysa yapılan, konut fiyatlarının aşırı arttığı, arzın azaldığı bir zaman diliminde, devletin devreye girip yüzde 40 ucuz fiyatla 500 bin konut, 250 bin konut amaçlı arsa ve 50 bin işyeri üreterek halka hizmet ve ülke ekonomisine katkı sunmaktan başka bir şey değil.
Başkan Erdoğan, bu gerçeği şöyle ifade ediyordu:
"Cumhuriyetimizin 100'üncü yılına böyle küresel ve tarihi önemde bir kampanyayla girmekten gurur duyuyoruz."
Peki, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ne diyor:
"Yıllardır aynı hikâye. Erdoğan, biliyorum seçim öncesi para toplamak için yapıyorsun bunu. (...) Gerçi alışkınsın sen boş toprağa yalandan beton harcı dökmeye..."
Bu cümleleri cumhuriyetle yaşıt CHP'nin başındaki kişi söylüyor, inanılır gibi değil. Onca yapılanlara inanmadıkları için de hiçbir zaman inandırıcı olamadılar ve her seçimde seçmenlerine "hüsran" yaşattılar. Oysa gerçeği halk görüyor ve yaşıyordu.
Gerçeği Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum'dan dinleyelim:
"TOKİ eliyle tam 1 milyon 170 bin konut üreterek dünyada model olduk. Bu model; Cumhuriyetimizin 100'üncü yılının eşiğinde, devletimizin ulaştığı kudretin bir nişanesi oldu."
Başvuruların 2 milyona yaklaştığı, beklentinin de 5 milyona ulaşacağı söylenen bir projeden söz ediyoruz. Umut ve güven olmazsa bu rakamlara ulaşılır mı?
Sadece bu proje değil, sanayide, sağlıkta, ulaşımda yapılanlar da, Türkiye'nin dış dünyadaki hamleleri de önümüzdeki seçimleri derinden etkileyecek. Vatandaş sadece cebini düşünen bir varlık değil, ülkede de dünyada da neler olup bittiğini yakından izliyor ve ona göre kararını veriyor.