Günlerdir hatta yıllardır bile denilebilir, MAK Komutanı Levent Göktaş eksenli çok sayıda olayı anlamaya ve çözmeye çalışıyoruz.
Ergenekon'dan yargılanan, MİT müsteşarı olmak isteyen, Necip Hablemitoğlu cinayetiyle suçlanan, Koç'un damadı Kıraça Holding'in sahibi İnan Kıraç'ın avukatlığını yapan, aynı zamanda kurduğu savunma sanayii şirketiyle de devletle ilişkisi olan bir isimden söz ediyoruz.
İşin bir ayağında da Enver Altaylı'dan Mustafa Özcan'a uzanan FETÖ var. Nedense bu tür kirli ve karmaşık olaylar ya kritik görevlendirmeler ya da kritik seçim öncesi patlıyor ve giderek karmaşık bir hâl alıyor.
Hedefin ne olduğu, kimin kiminle kapıştığı ve kimlerin hangi hesap peşinde olduğu belli değil. Böyle zamanlarda imdadıma, geçmişte de sık sık başvurduğum, karanlık ilişkileri ve yeraltı dünyasını iyi bilen "derin ses" yetişiyor.
Her zamanki gibi ketum olsa da söze, "Bakış açınızı değiştirin" diye başladı ve çok çarpıcı bir iddia ortaya attı:
"Herkes Göktaş'ın İnan Kıraç'ın avukatı olduğunu yazıp duruyor. Acaba Ali Koç'un da avukatlığını yapmış olabilir mi? Neden kimse bunu sorgulamıyor?"
Sonra da şöyle bir not düşüyor: "İnan Kıraç yaşlı biri. O, sahip olduğu Karsan şirketiyle ilgili Nahum'larla karşı karşıya gelirken, Koç ailesi neden damatlarıyla hiç ilgilenmedi?"
Koç ailesi, İnan Kıraç'ı yalnız mı bıraktı bilmiyorum ama en azından şu sorunun cevabını ben de merak ettim: Sahi Levent Göktaş, Ali Koç'un da avukatı mıydı?
İşin bir yanında böyle bir fotoğraf var, öteki yanı ise çok daha karmaşık ve girift... Sadece iş dünyasına değil, devletin içindeki aktörlerden ABD'ye, hatta FETÖ'ye kadar uzanan derin bir kavgadan söz ediliyor. İşin ne kadar derin ve karmaşık olduğu da Türkiye'nin ciddi bir mücadele vererek Ukrayna'dan getirdiği Gökhan Nuri Bozkır'ın ifadelerinde saklı. Bozkır'ın birkaç senaryo anlatarak kafaları karıştırdığı söyleniyor.
Evet, bir tarafta devlet geçmişteki kirliliklerinden arınmaya çalışırken, birileri de bu süreci kendi siyasi gelecekleri için bir basamak olarak kullanıyor olabilir. Bu yüzden "derin ses" ayrılırken cevabı yine havada kalan bir soru bırakıyor:
"Belki de Göktaş kaçmadı, korumaya alındı?"
***
'İPM Mİ, İMAMOĞLU TROLLERİ Mİ?'
Önceki gün AK Parti İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe ve İBB AK Parti Grup Başkanvekili Tevfik Göksu, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin 1000 gününü değerlendiren bir basın toplantısı yaptılar. İki siyasi aktör de İmamoğlu dönemini "İstanbul'un kayıp yılları" olarak niteledi.
İstanbul'la ilgili çok ayrıntılı ve çarpıcı bilgi verdiler. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugünlerde cumhurbaşkanı adayı turuna çıkmış gibi, sürekli halka yemin billah ederek söz veriyor: "Kimseyi işten atmayacağız."
İyi ama aynı sözü İstanbul seçimlerinde de vermişti. Peki, ne oldu?
Esenler Belediye Başkanı Tevfik Göksu açıkladı: Tam 15 bin kişi işten atıldı. 50 bin kişi de işe alındı.
Göksu, konuşmasında ilginç bir noktaya daha değindi. Özel hizmet üreten "İstanbul Planlama Ajansı"na... Bu ajans İstanbullular için kurulmuş ama bütün işi gücü İmamoğlu'na hizmet etmek. CHP'liler de bu ekibi "İmamoğlu trolleri" olarak niteliyor.
100'lerce insan çalışıyor. Bir CHP'li oraya gidişini şöyle anlatıyor:
"Sanki CIA merkezi gibi bir yer. Arabayla gittiğimizde bomba araması bile yapıldı. Sıkı bir kontrolden geçtik. Eski bir CHP ilçe başkanı olarak şoke oldum. Yaptıkları tek iş İmamoğlu için algı oluşturmak."
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz