CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bir aktivist gibi devlet kurumlarının kapısına dayanıp ciddi ciddi cumhurbaşkanı olacağını düşünürken, İP Genel Başkanı Meral Akşener çok daha emin bir biçimde "Ben başbakan olacağım" derken birden tüm hesaplar altüst oldu.
Bırakın iktidar olmayı, daha ittifak netleşmeden ortalık karışmaya, 6'lı 28 Şubat İttifakı Masası sallanmaya başladı.
İktidar cephesinin küçük bir hamlesi, seçim yasasındaki değişiklikler o masayı sarsmaya yetmişti.
"Masa da masaymış ha Bana mısın demedi o kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu"
Ne yazık ki, muhalefetin kurduğu siyasi masa, şair Edip Cansever'in "masası" kadar dayanıklı değildi.
Bir hamleyle sarsıldı ve çatlak sesler duyulmaya başladı. Çünkü o masanın sadece 28 Şubat izi taşıyan ruhu değil, ayakları da sağlam değildi.
İlk ses masanın en zayıf ayağından, DP Genel Başkanı Gültekin Uysal'dan geldi.
Uysal, üç maddelik tweet'inde AK Parti'yi tırtıklamak için kurulan Deva ve Gelecek Partilerini uyarıyor ve açık açık, "20 yıllık AK Parti döneminde sorumluluğa ortak olanların" aday olamayacağını söylüyordu.
Peki, ittifakın en zayıf ayağı bu çıkışı neden yapmıştı?
Görünürde bir neden yoktu. Ama arka planında bambaşka bir gerçek var: Uysal, Mansur Yavaş'ın öne çıkması için masanın dağılmasını istiyordu.
İstiyordu, çünkü Ankara'da Yavaş'ı destekleyenlerin içinde ATO Başkanvekili Halil İbrahim Yılmaz'ın da olduğu güç merkezleri müthiş bir hazırlık içindeydi. Ankara Büyükşehir Belediyesi AK Parti Grup Başkanvekili Murat Köse'ye göre Yılmaz, Mansur Yavaş için yoğun çaba harcıyor.
Ümit Özdağ da bu hazırlığa işaret etmiş ve Yavaş'ın adaylığını söyleyerek 6'lı masayı bombalamıştı.
Masa bu çıkışlarla sallanınca, ikinci ayaktaki arıza da açığa çıktı. Bu kez CHP'lilerin "Bilge Adam" dedikleri SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu devreye girdi ve yeni bir ittifaktan söz etti: "Üçüncü ittifak, yeni seçim kanunundan dolayı olabilir."
Böylece iktidarın küçük bir hamlesi 6'lı ittifakın ezberini bozuyor, masa da sallanmaya başlıyordu. İşin doğrusu, bu durum pusuda bekleyen iki siyasi aktörün, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş'ın işine geliyordu. Masa dağılırsa, cumhurbaşkanı adaylığını çok isteyen Kılıçdaroğlu'nun önünü kesmek, parti genel başkanları dışında aday aramak çok daha kolay olacaktı.
Bütün işaretler de bu iki belediye başkanını gösteriyor. Aslında masa devam etse de bu ihtimal devre dışı değil. Kılıçdaroğlu'nun veya benzeri bir adayın, cumhurbaşkanlığı adaylığı hiç kolay olmayacak. İmamoğlu açık açık "o makama" başından beri hazırlanıyor, Yavaş ise çok daha gizli kapaklı yürütüyordu çalışmalarını...
Görünen o ki, seçimler yaklaştıkça, muhalefet cephesindeki aday kavgası çok daha derinleşecek. Hem bu iki belediye başkanı kapışacak hem de bu iki başkan, kendileri dışında Kılıçdaroğlu benzeri adaylara karşı medyayı harekete geçirecek. Özellikle İmamoğlu henüz destek verdiği foncu medyayı devreye sokmuş değil. O medya devreye girdiğinde, Mine Kırıkkanat'ın ipucunu verdiği dosyaların da açılacağını göreceğiz.
Bu arada, son dönemde hızlanan "büyükelçiler trafiğini" de hafife almamak gerekiyor. Kılıçdaroğlu'nu CHP'nin başına getiren süreç ile bugünlerdeki büyükelçiler trafiği birbirine çok benziyor. Doğrusu siyasi ömrünün son deminde cumhurbaşkanlığını çok isteyen Kılıçdaroğlu rahat uyuyor mu emin değilim.