ABD'nin tavrı Vietnam'dan bu yana hiç değişmedi; nereye gittiyse kaos, kan ve gözyaşı götürdü. Adına stratejik geri çekilme de dese, Afganistan'da da sonuç değişmedi; ABD bir kez daha yenildi. Daha önce yaşadığı yenilgileri bir başarı gibi sunsa da artık o "gücü" yok.
ABD sürekli irtifa kaybediyor. Ama ne yazık ki hâlâ bu gerçeği görmeyen, görmek istemeyenler var. Özellikle de Türkiye'de.
Türkiye-Afganistan ilişkileri nasıl seyreder, şiddet ve tahribat üreten bir örgüt nasıl devletleşir ve önce kendi evlatlarını mı yer göreceğiz. Ama şu çok net görüldü: ABD'yle iş tutanların sonu hüsranla bitiyor, bundan sonra da bitecek.
Bu nedenle Afganistan'da olup bitenler Türkiye iç siyaseti ve bölge açısından derslerle dolu. Bugün hem Türkiye'de, hem de Irak ve Suriye'de "umudunu" ABD'ye bağlamış siyasi aktörler, aydınlar ve örgütler var. Çok değil bir yıl önce Biden seçimi kazandıktan sonra ilk tebrik eden muhalefet lideri CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu şöyle diyordu:
"Türkiye'deki demokrasi hareketlerini desteklemesini istiyoruz."
ABD Başkanı Biden'ın Türkiye hesabı da buna uygundu:
"Erdoğan'ı darbeyle değil seçimle devireceğim, muhalefete destek vereceğim."
ABD, Afganistan'daki "laik" hükümete bundan çok daha büyük destek ve söz verdi de ne oldu? Sonunu gördük. Şu garipliğe bakar mısınız, Afgan halkını hiç tereddüt etmeden satan ABD'den medet umanların başını CHP ve Türkiye'deki solcular çekiyor.
ABD, YPG'Yİ NEDEN DESTEKLİYOR?
Bu yaklaşımlara bir anlamda siyasi veya teorik denilebilir. Ancak çok daha vahim ilişkiler kurulduğu da bir gerçek. Özellikle de Suriye'de ABD, PKK'nın Suriye kolu YPG'ye "seküler güç" diyerek binlerce TIR silah gönderdi. Tıpkı Afganistan'daki "laikler" gibi... Amacı Türkiye'ye karşı "koridor devlet" oluşturmaktı. Bu gerçeği CHP ve HDP dahil sol örgütler gördükleri halde birkaçı hariç sesini çıkaran olmadı.
Peki, bugün veya yarın ABD'nin, Suriye'den de tıpkı Afganistan'daki gibi çıkıp gitmeyeceğini kim söyleyebilir? Afganistan'da ABD'nin "laiklere" yaşattığı rezilliğin bir benzeri er veya geç Suriye'de yaşanacak.
Çünkü yakın geçmişte örneği var.
MOLLA MUSTAFA BARZANİ'NİN YAŞADIĞI ACI GERÇEK
Kürt siyasileri bunu biliyor ama hatırlamak istemiyorlar. Fakat hatırlatmak gerekiyor, 70'li yılların başında ABD, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin kurucu babası Molla Mustafa Barzani'yi Saddam'a karşı desteklemiş, ama Saddam İran ve ABD'yle anlaşınca ABD de Kürtleri satmıştı.
Bu satış öyle derin bir travma ve hayal kırıklığı yarattı ki Molla Mustafa Barzani, 9 Şubat 1977 yılında yeni seçilen ABD Başkanı Jimmy Carter'a yazdığı mektupta şöyle diyordu:
"Biz, düşmanlarımız tarafından askeri yenilgiye uğratılmış değildik. Dostlarımız tarafından yıkılmıştık."
Barzani bu mektubuna cevap alamayınca ikinci bir mektup daha yazdı:
"Sayın Başkan, eğer Amerika'nın verdiği söze tam olarak inanmasaydım, halkımı bugün içine düştüğü felaketten kurtarabilirdim..."
Kimse bu acı tarihten ders çıkarmış değil, siyasi körlük hiç değişmedi. Geçmişte Barzani'leri "ABD uşağı" diye suçlayan Türk veya Kürt solcuları bile, bugün büyük oranda ABD'den medet umuyor ve ABD-YPG ilişkisini destekliyor. Dahası dün "CIA Kürtleri" diye kitap yazan CHP'liler bile bugün olup bitenleri görmezden geliyor.
Ama siyasetçilerin bu öngörüsüzlüğünün bedelini acı biçimde ödeyen halk artık bu gerçekleri görüyor, "Sokaklara inin" çağrısı yapanlara bu yüzden inanmıyor ve tepkisini "Diyarbakır anneleri" gibi sokaklara inerek veriyor.
Afganistan travmasından sonra bu tepki daha da yükselecek.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz