Türkiye'nin Batı merkezlerinde ve içeride üretilen negatif propagandaya rağmen dünyadaki algısı bunun tam tersi. Asya'dan Ortadoğu'ya, Afrika'dan Latin Amerika'ya birçok ülkede ciddi bir prestije sahip.
İçerideki kısır siyasi tartışmalara bakmayın, bu gerçeği düşmanlık üreten merkezlerdeki düşünce kuruluşları ve aydınlar bile kabul ediyor. En son Amerikalı siyaset kuramcı Fukuyama çok önemli tespitler yapmıştı.
Bütün bu değişimin arkasında, 2000'li yılların başından itibaren eski içe kapanık Türkiye siyasetini bırakıp daha aktif bir dış politika izleyen siyasi bir irade var.
Tabii Türkiye sadece savunma sanayii alanında değil, birçok alanda yeni bir siyaset izliyor ve bunun karşılığını da alıyor.
Alın Afrika örneğini... Şimdi gelin bu konuda çevirisini Adem Kılıç'ın yaptığı ABD merkezli The Arab New'de yayınlanan "Türkiye'nin Afrika Boynuzu'nda Artan Etkisi" başlıklı yazının önemli bölümlerini birlikte okuyalım. Yazının tamamı M5 dergisinde yayınlandı.
AFRİKA'DA TÜRKİYE FARKI
"Afrika Boynuzu'ndaki iki canlı liman kenti olan Cibuti ve Mogadişu'nun silueti, bugün Türk yapımı Osmanlı tarzı büyük camilerin minareleri ve kubbeleriyle süsleniyor.
Balsillie School of International Affairs Direktörü ve Doğu Afrika güvenlik analisti Ann Fitz Gerald, Türkiye'nin bölgeyle paylaştığı dini kimliği ve izlediği politika sayesinde kendisini, Afrika'nın Avrupalı, Çinli ve Amerikalı ortaklarından ayırdığını söylüyor.
Cibuti'deki 6.000 kişilik Abdülhamid Han II Camii, ülkenin en büyüğü.
Proje, Türk Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cibuti'ye yaptığı ve Cumhurbaşkanı İsmail Ömer Gülleh'in başkentinde bir Osmanlı camisi görmek istediğini söylediği 2015 yılında başladı.
Açılışına da TBMM Başkanı Mustafa Şentop katılmıştı.
Türk Hava Yolları'nın ülkeler arasında direkt uçuşları bulunurken, Türkiye'nin yardım kuruluşu TİKA, Cibuti genelinde ofisler kurdu ve projeler hayata geçirdi.
Türkiye ayrıca Ambouli Dostluk Barajı'nı, finansını da karşılayarak inşa etti.
Türkiye, Somali'nin kıtlık ve su sorunundan askeri eğitimine kadar bir dizi meselesiyle ilgilendi. Somalili komandolar Burdur'da eğitildi.
Türkiye'nin güvenlik ayak izi Somali'nin ötesinde de büyüdü ve Doğu Afrika'nın hegemon iki gücü; Kenya ve Etiyopya'nın da dikkatini çekti.
FRANSA İLE ÇARPIŞAN TÜRKİYE
Abdinoor Dahir, Doğu Afrika'daki Türk yaklaşımının Batı Afrika'dan farklı olduğunu söylüyor ve ekliyordu:
'Türkiye, Batı Afrika'da büyük bir güç olan Fransa ile çarpışma rotasına girdi. Ancak ilişkilerini güvene ve ortak çıkarlara dayalı bağlar kurarak devam ettirdi.'
Nairobi merkezli Afrika Politika Enstitüsü'nden Peter Kagwanja da şunları söylüyor: 'Türkiye, Afrika Boynuzu'ndaki en etkili ülkelerden biri. Türkiye ile yeni angajmanlar inşa etmeli ve sürdürülebilir ortaklıklara demirlemeliyiz.'
Afrika'nın en büyük pazarlarından ve en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olan Etiyopya Yatırım Komisyonu'na göre bugün Türkiye, Etiyopya'da Çin'den sonra en büyük ikinci yabancı yatırımcı konumunda ve 20.000 kişiyi istihdam eden 200'e yakın şirkete sahip.
Türkiye'nin bölgedeki olumlu ilişkileri, Nil Barajı anlaşmazlığında Kahire ile Addis Ababa arasında arabuluculuk yapmasına da yol açtı.
Türkiye, Afrika Boynuzu'ndaki yumuşak güç, ekonomik kalkınma ve güvenlik angajmanı projeksiyonuyla 'niş bir rol' kazandı."
Türkiye'ye dışarıdan bakanlar bunları görüyor da içerideki muhalefet neden görmüyor? Görüyor olsalardı en azından muhtıra gibi saçmalıklarla uğraşmazdık.