Her şey bir yana 104 amiralin bir araya gelip yazdıkları bildiriyi bir gece yarısı yayınlamaları bile başlı başına bir darbe mesajıdır. Cuntacıların aklı başka türlü çalışmaz zaten. Ama o bildiriyi yazma kararı, hepsinin amirallerden seçilmeleri, Atatürk'ün arkasına sığınmaları, Montrö ve Kanal İstanbul üzerinden mesaj vermeleri ve son günlerde devreye sokulan 28 Şubatvari irtica söylemleri tesadüf değil.
Arkasında bir hesap var.
Bir yanıyla RAND Corporation raporu ve ABD Başkanı Biden'ın Türkiye'de muhalefeti bir araya getirme hesabı, diğer yanda iç siyasette klasik "irtica hortladı" yaklaşımları birbirini tamamlıyor.
Hedef de Montrö ve irtica bahanesiyle Kanal İstanbul üzerinden yeni bir karşıtlık oluşturmak ve başını "o makama" göz koymuş, arkasında "Koç" gibi işadamlarının olduğu İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun çektiği siyasi hareketi güçlendirmek.
Şu bağlantı önümüzdeki süreçte de çok konuşulacak görünüyor. Bildiriye imza atan Ramazan Cem Gürdeniz, Kadir Sağdıç ve Hakan Eraydın'ın da aralarında bulunduğu 8 amiralin ortak noktasının Koç Vakfı Denizcilik Forumu üyesi olmaları herhalde tesadüf değil. Mavi Vatan konusunda hassas olduğunu söyleyen amiraller, nasıl oluyor da Mavi Vatan'a en çok sahip çıkan, içeriden ve dışarıdan saldırılar karşısında dik duran siyasi iktidara parmak sallıyor?
İlginç değil mi? "Akdeniz'de ne işimiz var?" denildiğinde susacaksın, Libya'ya gönderilen Mehmetçiğe "lejyoner" denildiğinde ayağa kalkmayacaksın, ABD Patriot vermediğinde aklına bildiri yazmak gelmeyecek, ama kimsenin tartışmadığı Montrö üzerinden gece yarısı bildirisi yayınlayacaksın.
Bu işte bir bit yeniği olmadığını kimse söyleyemez, söylese de inandırıcı olmaz.
SİZ İSTİHBARATTAN MISINIZ?
İmzacı amirallerin geçmişine bakın, hepsi 28 Şubatçı... Hiçbirinin geçmişinde darbelere karşı bir duruş yok. Ama en acı olanı, 15 Temmuz gecesi FETÖ'cü darbecilerden kaçıp Ataköy Karakolu'na sığınan o günün Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülent Bostanoğlu'nun imzacılar arasında yer alması. O geceyi yaşayanlarla konuşmuş ve 23 Temmuz 2016'da bu köşede yazmıştım. O yazıdan bir bölümünü şuraya almak istiyorum:
Oramiral Bostanoğlu, Ataköy Karakolu'na sığınarak şöyle diyordu: "Beni acele Ankara'ya gönderecek bir yol bulun, eskort verin." Hepimiz için üzüntü verici bir durum da olsa gerçek buydu.
O andan sonra devreye bölgenin gençlerinden oluşan ve darbecilere karşı direnen sivil bir grup girdi. Grup lideri genç işadamı Esat Ulu, Bostanoğlu'nu, eşini, emir subayı Özkan Gülömür'ü ve şoförünü de alarak Bakırköy Emniyet Müdürlüğü'ne götürecek ve oradan Ankara'ya gitmesi için plan yapacaktı.
Sabah saatlerinde Bostanoğlu, Ankara'ya gidecek uçağın merdivenlerine doğru yürürken, Esat Ulu'ya dönüp sordu:
"Evladım her şey için çok teşekkürler. Siz istihbarattan mısınız?"
Ulu'nun cevabı "Hayır" olunca bu kez başka sorular gelmeye başladı: "Yoksa polis misiniz?"
Genç işadamı Ulu, daha fazla soru sordurmamak için kendi cevabını verdi:
"Komutanım biz halkız... Halkın rütbesi yok ama güvenilir. Biz canımızı vermeden sizi kimseye teslim etmeyiz."
Halkın bu ferasetinden ne yazık ki sadece darbeci askerler değil darbesever siyasiler de ders çıkarmış değil ki hâlâ muhtıra gibi bildirilerin arkasında duran siyasetçiler var.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz