Gara Operasyonu sonrası bırakın ABD ve AB'nin ikiyüzlülüğünü veya HDP'nin "bombalandı" yalanlarını, asıl vahim olan anamuhalefet partisi CHP'nin tavrıydı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, PKK adını ağzına almadığı gibi PKK'lıları aratmayan akıl almaz bir iftiranın altına imza attı: "13 şehidimizin sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan'dır."
HDP'li terör sevici Hüda Kaya bile bu kadarını yapmadı. Bölgeyi yeniden kaosa sürüklemek isteyen ABD ve onun bölgedeki aparatı PKK için bundan daha iyi bir siyasi zemin olamazdı. Kılıçdaroğlu tıpkı 15 Temmuz darbe girişiminde FETÖ'cüleri motive ettiği gibi bu kez de terör örgütünü motive etti.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Bu tavrın siyasi zemini zehirlememesi, tahrip etmemesi düşünülemez. Başkan Erdoğan da bu tahribata tepki gösterdi:
"Utanmadan sıkılmadan 13 şehidimizle ilgili 'Bunların sorumlusu Cumhurbaşkanı'dır' diyorsun. Sen ne yüzsüzsün. Terbiyesiz herif."
Kılıçdaroğlu, bu tavrıyla yıllardır şikâyet ettiği "Hükümet milli meselelerde bize bilgi vermiyor" söylemini de yalanlamış oldu.
Hatırlayın, ne zaman terör veya dış politika alanında milli bir mesele tartışılsa, anamuhalefet partisi hep bu söyleme sarıldı.
Oysa bunun doğru olmadığını önceki gün bir kez daha gördük. Gara Operasyonu sonrası toplumun gözü önünde iki bakan, Hulusi Akar ve Süleyman Soylu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e gittiler ve operasyonla ilgili bilgi verdiler.
Peki, sonra ne oldu? Özellikle CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, grup konuşmasına çıktı ve bakanların bilgilendirmesiyle hiç alakası olmayan, Türkiye'nin bölgede nasıl bir mücadele yürüttüğünü dikkate almayan, hatta nefret üreten bir konuşma yaptı. Daha vahimi de PKK terörünü ağzına almadan açık açık hükümeti suçladı.
Başkan Erdoğan da doğal olarak buna sert tepki verdi: "Kılıçdaroğlu, seni bilgilendirmesi için bakanlarımı gönderiyorum ama sen buna layık değilsin..."
Bu tavır, siyaseti kimlerin kutuplaştırdığının açık kanıtıydı. Dün FETÖ'nün 15 Temmuz darbe girişimine "kontrollü darbe" diyen bir siyasi akıldan daha farklısı da beklenemez, beklenmemeli de...
Yanınızdakilerden istemek için siz ne yaptınız?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, grup konuşmasında Gara Operasyonu'nu itibarsızlaştırdığı gibi akla ziyan sorular da sordu. Arka arkaya sıralanan o soruların çözüme değil çözümsüzlüğe hizmet ettiğinin de fakında tabii. Bilerek yapıyor. Amaç kafaları bulandırmak...
Şu soruyu ele alalım: "Bölücü terör örgütünün 5.5 yıl elinde tuttuğu vatan evlatlarını kurtarmak için ne yaptınız?"
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Meclis konuşmasında bu ve benzeri sorulara ayrıntılı cevap verdi ve karşı bir soruyu da seslendirdi: "Yanınızdakilerden istemek için siz ne yaptınız?"
Evet, CHP bu soruya cevap vermeli. Türkiye'nin anamuhalefet partisi CHP, "dostları"ndan biri olan HDP'yle el ele vererek neden devreye girip o 13 yurttaşımızı kurtarmadı?
Eğer devletin pazarlık yapmadan onları kurtarması mümkünse siz neden devreye girmediniz? Böylece hem insani bir dramı bitirmiş hem de siyasette güven kazanmış olurdunuz? Bunu yapmadınız, çünkü derdiniz çözüm değil çözümsüzlüktü. Devletin pazarlık yapıp kurtarması da işinize gelirdi, çünkü onun üzerinden de siyaset yapardınız.
Son sözü Başkan Erdoğan'a bırakalım:
"Hırsları için Türkiye düşmanlarına el açan müstevlilere inat biz bu mücadeleyi milletimizle birlikte veriyoruz."