İster bir parti başkanı, ister eski genelkurmay başkanı, ister eski bir kültür bakanı veya bir gazeteci olsun sonuç değişmiyor, mutlaka düşünce dünyalarını şekillendiren "tepeden inmeci" yaklaşım küt diye açığa çıkıyor. Dayanamıyorlar, bir yerde "arıza" veriyor.
Ya halka hakaret ediyorlar ya "seçimle veya başka bir yolla" diyerek darbe tehdidi yapıyorlar ya içlerine sindiremedikleri başörtüsünü "soruna" dönüştürmek istiyorlar ya da ordu darbe yapamaz diye üzülüp iktidarı bitirecek "doğal felaket" bekliyorlar.
Onlarca benzer örnek vermek mümkün. Bunun son örneğini eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ verdi. Başbuğ, 60 darbesine giden süreci anlatırken şöyle diyor:
"Eğer Menderes, 25 Mayıs 1960 günü Eskişehir'de erken seçim tarihini açıklasaydı, 27 Mayıs askeri darbesi büyük bir olasılıkla önlenebilirdi."
Bu tespiti yaptıktan sonra 60 darbesini, darbe olarak nitelemesinin hiçbir anlamı yok. Darbe gibi aşağılık bir suçun sorumluluğunu "seçimin yapılmamasına" ve "seçilmiş Başbakan'a" yüklüyorsa, bu açıkça darbeye meşruiyet kazandırmaktan başka bir şey değil.
Tabi bu sonuçta, Cumhuriyet gazetesinin Menderes takıntısının ve destek verdiği darbeye sahip çıkmanın da katkısı var. O yüzden bilinçli bir biçimde açıklamayı manşete taşıyarak kışkırtıcı bir dil kullanıyor.
Bu yaklaşım aslında darbelerin neden yapıldığı gerçeğini de gizliyor. Dahası 1956'dan itibaren ordu içinde örgütlenen cuntacıların harekete geçmesini ve CHP Genel Başkanı İsmet İnönü'nün darbecileri değil, seçilmiş iktidarı "Sizi ben bile kurtaramam" diye uyarmasını da görmezden geliyor.
Aslında 60 darbesi dahil bütün darbelerin arkasındaki temel güçler hiç değişmedi. Halka güvenmeyen siyasetçi- bürokrasi bloku ve emperyalizm. Başbuğ bu gerçeği de gizliyor. Gizlediği için de sonra yaşanan şu tabloyu görmüyor.
12 Mart öncesine bakın, Demirel'in AP'si yüzde 46.6 oy almasına rağmen şapkasını alıp gitmekten kurtulamadı. Aynı şey, 12 Eylül faşist darbesi veya 28 Şubat postmodern darbe döneminde de yaşandı. O darbeler seçim yapılmadığı için mi gerçekleşti? Peki, en son yapılan 15 Temmuz darbesine ne diyeceğiz? Onun öncesindeki 2 yıl içinde bir yerel, bir genel bir de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Peki, bütün bu seçimler darbecileri durdurmaya yetti mi?
İşin daha vahim yanı Başbuğ'un söylediklerinin bugüne yansıması... Yani muhalefetin gerçekçi olmayan "erken seçim" çağrısıyla aynı zamana denk düşmesi. Sahi Başbuğ, arkasında yüzde 52 oy olan ve 5 yıllığına seçilmiş bir iktidar varken ne diye 60 darbesini ve seçimi hatırlatıyor?
Herhalde "arızalı" olmak böyle bir şey... Darbelere karşıyım deseniz de dayanamazsınız içinizdeki kötülük pat diye açığa çıkar.
Not: Arızalı insanlarla ilgili ekşi sözlük'te aynen şöyle yazıyor: Değişmezler ve asla yola gelmezler, o nedenle çaba sarf etmek boşunadır.
***
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
FETÖ'CÜ ERDEMİR'İ CHP'YE KİM MİLLETVEKİLİ YAPTI?
Eski CHP grup başkanvekili ve solun etkili isimlerinden Kemal Anadol, mevcut CHP yönetimini eleştiren bir siyasetçi. Son eleştirisi de ABD'de yaşayan eski CHP Bursa Milletvekili firari FETÖ'cü Aykan Erdemir'le ilgili. Erdemir ve ABD eski Ankara Büyükelçisi Eric Edelman, bir süre önce birlikte hazırladıkları "ABD'nin ilgi alanları" başlıklı raporla gündeme gelmişlerdi.
Raporla ilgili Anadol şöyle diyor:
"O raporda Türkiye'ye yönelik skandal ifadeler var. Erdemir ve Edelman, Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de güçlü bir rakip haline geldiğini, bölgede düşmanca politikalar izlediğini ve bunun sonucunda da ABD'nin bölgedeki önemli müttefiklerini tehlike altında bıraktığını iddia ederek Türkiye'yi suçluyorlar."
Anadol CHP yönetimine şu soruyu soruyor:
"2011 seçimleri öncesi listelerinden gerçek CHP'li vekiller çıkarılırken Erdemir ve Faik Tünay'ı bir yerlerden bulup cımbızla çekerek Atatürk'ün partisine kim milletvekili yapmıştır?"