Siyasi gündeme bakın, hiçbir muhalefet partisi, Türkiye'nin Suriye, Libya veya Akdeniz'de kimlerle karşı karşıya geldiğinin, nasıl bir mücadele verdiğinin üzerinde durmuyor. "Birleşik Arap Emirlikleri neden Türkiye düşmanlığında sınır tanımıyor?" sorusunu CHP'den İP'e, hatta Deva Partisi'ne kadar hiçbir muhalefet partisi sormuyor, sorgulamıyor.
Ama bu muhalefet darbe tartışması başlatıp gündemi saptırabiliyor. Düşünsenize, ortada yerel seçimlerde büyük şehirleri kazanmasıyla övünen bir CHP var ve onun İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu kalkıp şu sözleri edebiliyor:
"Erken seçim veya başka bir yolla."
Bu tesadüf değil, o yolun "darbe yolu" olduğunu herkes biliyor. Bir anlamda gündem değiştirilirken, aynı zamanda tarihsel genetik devreye sokuluyor. Çünkü CHP ve sosyalist solun darbeseverliğinin tarihsel bir arka planı, bir geçmişi var. Şimdi buna "devşirilen" laik milliyetçilerle muhafazakarlar da katıldı. Anlayacağınız sorun sadece Kaftancıoğlu'nun zamansız konuşmasından, yanlış mesaj vermesinden ibaret değil. Bu bir siyasi ekosistem... Dün de bugün de birçok solcu, hatta solun şiddetle ilişkisini eleştirenler bile sıkıştığında "darbe" imasında bulunmada mahzur görmedi, görmüyor.
Solun yaşadığı bu paradoksu bugün ciddi anlamda sorgulayanlar da var. Bunların başında da 68 kuşağının önde gelen sosyalist isimlerinden Münir Ramazan Aktolga geliyor. İki yıl önce Aktolga'nın "Hatıralar" başlıklı bir kitabı yayınlandı. Kitabın kapağında; "Nereden başlamıştık, nerelere gitti işin ucu" diye başlayan ve "68'den günümüze ideolojik teorik bir arkeoloji çalışması"yla biten anlamlı bir tanımlama var. Özetle iki yüzyıl önce II. Mahmut'la başlayan ve Batı'nın "devşirdiği" Jön Türkler'in "devleti kurtarma" çabasına, önce Kemalistler'in, sonra da 60'lı yıllarda sol ve sosyalistlerin nasıl dahil edildiğini anlatıyor. Zaman zaman o kitaba dönüp, bugüne ışık tutacak yaklaşımlara yer vereceğim ama önce solun darbelerle ilişkisine dair, Aktolga'nın tespitlerine değinelim. O tespitler, bugün Kaftancıoğlu'nun neden "başka bir yola" tevessül ettiğini de açıklamaya yetiyor.
Aktolga, bu tespitleri solun tarihle ilişkisinde önemli isimlerden biri olarak gördüğü ve analizlerine değer verdiği Dr. Hikmet Kıvılcımlı üzerinden yapıyor:
"Ama takıldığım hep bir nokta vardı ortada. Nasıl oluyordu da, bu kadar önemli şeyler söyleyen, hayatını bu işe adamış, üstelik de öyle laf üretmekle kalmadan yaratıcı bir faaliyetin içinde olan Doktor (Hikmet Kıvılcımlı) gibi bir insan, dönüyor dolaşıyor sonunda işi gene getirip, (tıpkı öteki bir kısım MDD'ciler gibi) 'Ordu kılıcını attı' mantığıyla darbeciliğe bağlayabiliyordu?"
Bunun nedenini de şöyle açıklıyordu: "Acı ama gerçek, kendisine ister Kemalist, ister sosyalist veya komünist sıfatını yakıştırsın, o dönemde Türkiye'de henüz daha ortada modern kapitalist bir toplumun içinden çıkıp gelen aydınlar ve sol diye bir şey yoktur. Olan ne midir? Jön Türkçülüktür..."
Bugün Kaftancıoğlu dahil CHP'yi yönetenlerin çoğu Aktolga'nın sözünü ettiği "sol olmayan" Jön Türkçü gelenekten geliyor. Ortak noktalarının darbesever olması da hiç şaşırtıcı değil.