Bugünlerde derin ABD'nin düşünce kuruluşu Rand Corporation'un "Türkiye'nin Milliyetçi Rotası" raporunda Türkiye'deki muhalefetin ne yapması gerektiği meselesi ele alınıyor.
Yıllardır ABD, başta Türkiye olmak üzere birçok ülke için bu tür düşünce kuruluşlarına raporlar hazırlatıyor, sonra da o raporlarda ortaya çıkan fikirleri hayata geçiriyor. Darbelerin, siyasi ve ekonomik kuşatmaların altyapısı bu mahfillerde pişiriliyor.
Bütün bunlar da öngörü veya varsayım adı altında kamuoyuna sunuluyor. O kuruluşlarda ortaya atılan fikirlerin nasıl uygulanacağı ve kimlerin kullanılacağı ise "Derin ABD"nin işi... Darbelerden, Yeşil Kuşak Projesi'ne, CHP'deki lider değişiminden "Erdoğan'sız AK Parti" projesine kadar "komplo" denen her proje önce o düşünce kuruluşlarına hazırlatılıyor.
Adamlar o kadar pervasız ki, 1980'de bunu bir televizyon programında bile yaptılar. 1983'te, o zaman yasaklı olan rahmetli Bülent Ecevit, İngiltere'deki Grenada adlı bir televizyondan davet edilir. Amerikan CBS televizyonuyla ortak yapılan "Varsayımsal Durumlar" adlı programda bir bilim adamı, FBI ve CIA başkanları, o dönemin en güçlü askeri Generali Haig gibi başka konuklar da var.
Programın hikayesini Ecevit anlatıyor:
"Bir ada devleti varsayılıyor. Bu ada devletinde çok baskıcı, zalim bir lider var. Halkı eziyor fakat ABD ve İngiltere'nin de hizmetinde. Onun için bu kimseyi bir süre iş başında tutmuşlar. Fakat halktan büyük tepkiler gelmeye başlayınca, onu indirmişler ve yerine bir başka politikacıyı getirmişler ama bir süre sonra o yeni lider de komünist eğilimler göstermeye başlamış..."
Ecevit hikayeyi dinledikten sonra ABD'li bilim adamı devreye giriyor ve şöyle diyor:
"Bu durumda yapılması gereken şey belki bir sosyal demokrat yönetici bulmak... Şimdilik geri planda oturan, aktif olmayan bir sosyal demokrat lider var, halkın beğendiği sevdiği biri ama köşesine çekilmiş duruyor. Onu başa getirelim."
Açıkça Ecevit tarif ediliyor ancak o sessizce izlerken diğerleri "Bu çok iyi fikir" diyor ve asıl soru geliyor: "Peki, bu kim olabilir?"
O sırada programı yöneten bilim adamı Ecevit'e dönerek şu soruyu soruyor: "Ecevit, sosyal demokrat lider olarak seni öneriyoruz. Yani senin gelmeni öneriyoruz, ne dersiniz? Amerikalıların önerdiği çözümü kabul eder misiniz?"
Ecevit'in cevabı çok net olur: "Hiç duraksamadan şu yanıtı verdim, dostumuz, müttefikimiz de olsalar bazı yabancı devletlerin içişlerimize böylesine karışmalarını ve silahlı kuvvetlerimizle böylesine içli dışlı olmalarını içime sindiremem. Onun için bu çözümü kesinlikle kabul edemem."
Bu çıkışa şaşıran bir ABD'li, "Eee, sen kabul etmezsen ne olacak?" der.
Cevap bir başka Amerikalıdan gelir: "Kolayı var, bizim o ülkenin silahlı kuvvetleriyle iyi ilişkilerimiz var. Onlara söyleriz bu isteğimizi onlar yerine getirir."
Ecevit, programın nasıl sonlandığını söyle anlatır: "Müthiş bir tartışma çıktı aramızda. 'İlla bunu kabul edeceksin' dediler ciddi bir şeymiş gibi. Bu olay beni çok etkiledi. Bir başka ülkenin, Türkiye'nin bir lideri nasıl bu taleplerine karşı çıkar? Varsayımsal olarak bile bunu içlerine sindiremediler ve bana kızdılar."
Kızarlar tabi, sömürgecilik, emperyalizm böyle bir şey... Sorun işbirlikçilerin ihanetinde. Eskiden işbirlikçiler, en azından işbirlikçi olduklarını saklarlardı şimdi Guaido'lar çağı, utanma bile kalmadı. Baksanıza raporla ilgili yerli Guaido'ların hiç sesi çıkmıyor?
Not: Bu anekdot Mehmet Çetingüleç'in Ecevit'in Anaları kitabında yer alıyor.