İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, başkanlık koltuğunda 6'ncı ayını doldururken, yapacağı projelerden çok yapmayacaklarıyla tartışıldı. Hatta İstanbul'un özellikle de Marmara'nın çok ihtiyacı olan "biyolojik arıtma tesisi" için "temel atmama" töreni bile düzenledi.
Artık karşımızda, seçim döneminde olduğu gibi AK Parti'nin iyi yaptıklarını kabul eden, hakkını veren, Eyüp Sultan'a gidip Yasin okuyan, yaşam biçimine saygılı İmamoğlu yok. Onun yerine "istemezük" diyen tipik bir CHP'li var.
Bu aslında biraz da kaçınılmaz. Çünkü CHP sağdan, soldan veya İslami çevreden içine kimi alırsa alsın er veya geç kendisine benzetiyor. Bazen takiye yapsalar da gerçek kısa sürede ortaya çıkıyor.
İmamoğlu'nun Kanal İstanbul'a karşı çıkışı da bu sürecin bir ürünü... Bu yüzden İmamoğlu'nun tezleri bir hazırlığın değil, ideolojik bir yaklaşımın ürünü. Bakın tam 8 yıldır tartışılan, araştırılan hatta her seçimde bir vaat olarak halka sunulan ve destek alan bu proje için sanki ilk kez ortaya atılmış gibi ne diyor: "Bu konuyu enine boyuna bilim adamlarıyla tartışmalıyız" Şimdiye kadar neredeydiniz?
Bu da tipik bir CHP yöntemi. Çünkü Cumhuriyetle yaşıt bir parti olan CHP'yi yönetenlere, ne zaman Türkiye'nin temel siyasi meseleleri (Başörtüsü, Kürt, Alevi ya da terör) sorulsa hep aynı cevabı verdi:
"Bunu araştıracağız" Yatırımla ilgili projelerde ise bunu bile yapmadı, baştan karşı çıktı.
CHP aynı şeyi Kanal İstanbul projesiyle ilgili de yaptı ve yapıyor. Oysa ortada ciddi bilim insanlarının hazırladığı bir ÇED raporu var. O raporun altında Boğaziçi, ODTÜ, İTÜ, Gazi, Başkent, Atılım, Çankırı Üniversiteleri gibi Türkiye'nin önemli 7 üniversitesinden 200'ü aşkın akademisyen ve uzmanın imzası var.
O uzmanlar 33 bilim dalında ciddi bir çalışma yapmışlar. Birkaçını sayalım, Jeoloji, hidroloji( su bilimi), zemin ve kaya mekaniği, deprem ve tsunami, su kalitesi, gemi trafiği, omurgasız hayvanlar, kuş türleri, endemik bitkiler üzerine çok yönlü etki analizi yapılmış ve araştırılmış.
İmamoğlu ve ekibinin bunu okuduğunu sanmıyoruz. Bu raporu ve yapılan çalışmaları samimiyetle okuyan biri çıkıp "cinayet projesi" demez ve şu ucuz tespiti yapmazdı:
"Kimlere ne söz verilmiş olursa olsun. Kimlere ne rant vaat edilmiş olursa olsun, derhal vazgeçilmelidir." Geriye dönüp bakın, köprülere, barajlara, havaalanlarına hep bu "ucuzlukla" bakıldı. Hatta bunların HDP'li ortakları bir ara zıvanadan çıkıp Silvan Barajı'nın yapılmasına;
"Gerilla rahat gezemiyor" diye karşı çıkmıştı.
Tam da bu yüzden HDPsever İmamoğlu da, Boğaziçi'ni özgürleştirecek dünya çapındaki Kanal İstanbul projesini bir rant projesine indirgiyor. Ve halkı topu topu üç arsa alan Arapları öne sürerek kışkırtıyor. Irkçı tonlar taşıyan tehlikeli bir oyun bu. Tıpkı Suriyeli göçmenler meselesinde yapıldığı gibi.
Sadece rant meselesi de değil, İmamoğlu'nun 15 maddede anlattığı iddiaların büyük çoğunluğu da gerçeği eğip büküyor. Alın depremi tetiklediği iddiasını.
İmamoğlu bilimsel bir hava vererek şöyle diyor: "Bilim insanları, Kanal İstanbul Projesi'nin yeryüzü ve yeraltı gerilme dengelerini bozacağını söylüyor." O bilim insanları kim bilmiyorum ama kendisine destek verenlerden Prof. Dr.
Celal Şengör yıllar önce bu iddianın doğru almadığını açık açık söyledi. Başka söyleyen ve bir ideolojinin esiri olmayan onlarca gerçek bilim insanı da var.
Bu konuyu yazmaya ve sorgulamaya devam edeceğiz ama son bir not: Bu çalışmaya emek veren bilim insanlarının çıkıp kamuoyuna gerçekleri anlatmaları gerekiyor. Bu da o raporu hazırlamak kadar anlamlıdır.