Külliye'de düzenlenen Cumhuriyetin 96. yıldönümü kabul töreninde toplumun her kesiminden davetli vardı. İnanılmaz bir kalabalıktı ve herkesin yüzü gülüyordu. O görkemli salonu biraz dolaşıp yüz yüze konuşunca, yüzlerdeki tebessümün dillere de yansıdığını gördüm. İki ay önce katıldığım 30 Ağustos resepsiyonundaki karamsar havadan iz yoktu.
Bunda kuşkusuz sahada ve masada başarıyla yürütülen ve toplumun yüzde 80'inden fazlasının desteğini alan Barış Pınarı Harekatı'nın katkısı büyüktü.
Başkan Erdoğan da bu özgüvenle çıktı kürsüye ve Cumhuriyetin 96'ncı yılını kutladı. Geçmişle bugünü, Cumhuriyetle demokrasiyi buluşturan ve geleceğe özgüvenle yürüyen Türkiye hayalini anlattı:
"Bu ülke dünyanın en büyük on ekonomisinden biri olmayı hak ediyor. Bu millet güvenli ve müreffeh bir ülkede yaşamaya layıktır. Bu kadim devlet, maziden atiye uzanan köprüyü güçlü bir şekilde muhafaza etmekte kararlıdır. İnşallah cumhuriyetimizi daha nice yıllara, çok daha güçlü, çok daha müreffeh bir şekilde taşıyacağız."
Başkan Erdoğan'ın bu "kucaklayıcı" yaklaşımını ne yazık ki birileri görmemek için özel çaba harcıyor.
O da bu nedenle zaman zaman konuşmasının satır aralarına Marmaray, İstanbul Havalimanı gibi eserlerin açılışlarını, 29 Ekim'e denk getirerek kutlamalara farklı bir boyut kattıklarına vurgu yapıyor ve bir müjde veriyordu:
"Atatürk Kültür Merkezi'nin açılışı için Cumhuriyetimize armağan olmak üzere bir Mimar Sinan Operası'nı şu anda hazırlıyoruz."
Kabul törenine, ilk kez "muhalif" isimlerin çağrılmasını birileri ilginç bulmuştu. Oysa bu yeni bir yaklaşım değildi ve geçmişte benzer adımlar atıldığı halde karşılık bulmamıştı.
Hala da karşılık bulmuş değil ki birileri ısrarla geçmişte olduğu gibi Cumhuriyet'in demokrasiyle buluşmasından, ortak değer olmasından rahatsızlık duyuyor ve hala "Cumhuriyet" üzerinden "ötekileştirici" bir dil kullanıyor.
O gece Külliye'de ortaya çıkan tablo bu ayrıştırıcı yaklaşımı tekzip etti. Anlayacağınız bu tür siyaset için yolun sonu geldi.
***
Gecenin iki fotoğrafı
Külliye'yi gezerken gözüm hep siyasetçileri aradı. AK Parti doğal olarak bakanları ve yöneticileriyle çoğunluktaydı. Devlet Bahçeli yoktu ama MHP'den Celal Adan ve Semih Yalçın, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu, BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ve DSP Genel Başkanı Önder Aksakal oradaydılar.
Yoğun kalabalıkta eski siyasilerden Abdülkadir Aksu, Cemil Çiçek, iş dünyasından Nihat Özdemir, Ahmet Zorlu, Orhan Cemal Kalyoncu, Mehmet Ali Yalçındağ, Ali Kibar, Kulüp Başkanları Ali Koç, Ahmet Nur Çebi, Mustafa Cengiz, Milli Takım Direktörü Şenol Güneş, sinema ve müzik dünyasından ise Hülya Koçyiğit, Orhan Gencebay ve Yavuz Bingöl kapsama alanıma giren isimlerdi...
Gecede iki isim ise özel nedenlerle bir hayli ilgi gördü. Eski medya patronu Aydın Doğan'la eski başbakanlardan Tansu Çiller'in el ele göz göze sohbet etmeleri, izleyenlere "Nerden nereye?" dedirten bir görüntüydü. Bir başka görüntüde ise Borsa İstanbul Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan'la birlikte gelen ve yoğun ilgi gören yeni Borsa Genel Müdürü Mehmet Hakan Atilla vardı. Eski Halkbank Genel müdür Yardımcısı Atilla, herhalde Başkan Erdoğan'dan sonra eli en çok sıkılan isimdi. Gelen "geçmiş olsun" deyip kutluyordu. Onun verdiği cevap ise kısaydı;
"İyiyim, işime bakıyorum."