Çanakkale'deki maden ocağıyla ilgili ağaç kesme ve siyanür üzerinden başlatılan tartışmanın arka planında ön yargılı hesaplar olsa da bu süreci başka bir hayra çevirmek mümkün. Belki böylece Türkiye'nin gündeminden düşen madenler konusu yeniden gündeme alınabilir.
Özellikle de madenleri işleten küresel şirketlerin pervasızlığı ve devlete ödedikleri payın yeniden ele alınması gerekiyor. Çevre kadar bu da çok önemli.
Bu şirketler madenleri çıkartarak ekonomiye üretim ve istihdam açısından katkı veriyor ama bu katkıyla devasa şirket kârları arasında uçurum var.
Dünyada bu katkı payı yüzde 10'la 20 arasındayken bizde kâğıt üzerinde yüzde 8-9 arasında gerçekte ise yüzde 5'i geçmiyor.
Gerçek tam anlamıyla bilinmediği için de kullanılmaya, üzerinde spekülasyon yapılmaya müsait.
Enerji Bakanlığı'ndan bir yetkili, devletin altın madeninden aldığı payın nasıl hesaplandığını şöyle anlatıyor:
"Bu pay altının ons fiyatına göre belirleniyor. Ons fiyatı artarsa devlet hakkı da artıyor. Düşerse azalıyor. Ons fiyat aralıkları belirlenmiş. Her aralığın karşılığına da bir oran koyulmuş.
Örneğin: Altın'ın ons fiyatı, 1401-1500 dolar ise devlet hakkı yüzde 8'dir. .
Ons fiyatı 1501- 1600 dolar ise devlet hakkı yüzde 9'a çıkar.
Bu durum, devletin madenciye teşvikiyle de değişiyor. Madenci ürettiği madeni kendi tesisinde işleyip son ürüne çevirirse devlet hakkından yüzde 40 indirime gidilir. Bu nedenle bugün devletin aldığı pay yüzde 4.8 civarındadır."
Enerji Bakanlığı'na sunulan bir raporda ise tablo rakamlarla şöyle anlatılıyor:
Kirazlı ccağında toplam 25.6 milyon ton altın ve gümüş rezervi var. Üretimin 6 yılda tamamlanması öngörülüyor.
Buradan 495.000 ons altın, 3.000.600 ons gümüş çıkartılması planlanıyor.
Bugünkü Londra metal borsası fiyatlarına göre buradan toplam 750 milyon dolar gelir elde edileceği beyan edilmiş. Bu firmanın Ağrı Dağı'nda bir başka maden ocağı daha var; oradaki rezerv miktarı ise 69 milyon ton civarında. Firmanın buradan elde edeceği değer ise 1.4 milyar dolar.
Peki devletin aldığı pay ne?
Rapordan aynen aktarıyorum: "Her iki proje için Türkiye Cumhuriyeti'ne doğrudan ödenen gelir vergisi, devlet hakkı ve orman izin bedelleri karşılığı 420 milyon ABD Doları..." Gerçek tablo bu... Bu rakamlar dün SABAH'ta Dilek Güngör'e konuşan şirketin CEO'su John McCluskey'in söyledikleriyle de örtüşüyor. Ancak CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal bambaşka bir tablo sunuyor; "Çıkardıkları altından ülkemize kalan kısım sadece yüzde 2. 100 kilo altının 2 kilosunu bize bırakacaklar. Çıkarılan altından 6 sene sonra Türkiye'ye 170 milyon lira para kalacak"
Gerçek mi algı oluşturmak mı siz karar verin.
Gerçek rakamlar üzerinden siyaset yapılsa ve devlet payının arttırılması istense çok daha doğru bir iş yapılmış olur.
Mesele şu; küresel maden şirketlerinin aşırı kâr ettikleri çok açık. Bunun aşağı çekilmesi, devlet payının da arttırılması gerekiyor.
Bu mesele son tartışmalar nedeniyle Başkan Erdoğan'ın da gündeminde. Madenler konusunda "milli ve yerli" bir yaklaşımla devlet payı meselesi halledilirse önemli bir adım atılmış olur.
Bu noktada şu soru da sık soruluyor; Madencilikte neden yerli firmalar yok? Aslında varlar ve yeni yeni girmeye de başlamışlar, teknoloji konusunda da bir sorun yok. Ancak denilen şu; yerli firmalar uzun erimli yatırıma girmek istemedikleri gibi araştırmaya da para ayırmıyorlar.
Kurban Bayramı'nız kutluyor, insanlığa barış ve huzur getirmesini diliyorum. Bayram sonrası görüşmek dileğiyle...