İnsanlık tarihi, bir anlamda zulme, baskıya ve zorbalığa karşı direniş tarihidir. Bugün eğer demokrasiden, bağımsızlıktan, hukuktan söz ediliyorsa, bunda ağır bedeller ödenen o derin tarihin, o tarih içindeki toplumsal direnişlerin büyük katkısı var.
15 Temmuz o tarih içindeki en anlamlı hatta en önemli dönüm noktalarından biridir. İçeriden ve dışarıdan yapılan bütün itibarsızlaştırmalara rağmen, bu gerçek her geçen gün çok daha net ortaya çıkıyor. Bunu anlamak ve hafızamıza kaydetmek için o müzeyi görmek gerekiyor.
Açılışı dün Başkan Erdoğan tarafından yapılan "Hafıza 15 Temmuz" müzesinden söz ediyorum.
O kanlı gecenin en simgesel mekanı, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki Şehitler Anıtı'nın hemen yanında kurulan müzenin bildiğim kadarıyla dünyada pek örneği yok.
Müzeye adım atar atmaz, dakika dakika 15 Temmuz gecesi yaşanan kaosu, darbe girişimini, o girişime karşı milletin sokaklara dökülerek çıplak bedenleriyle verdiği mücadeleyi, başta Başkan Erdoğan olmak üzere siyasi aktörlerin dik duruşunu izlerken, gözleriniz dolup, boğazınız düğümlenirken, böyle bir tarih yazan halkın mensubu olmaktan da gurur duyuyorsunuz.
Müzenin sade ve şık mimarisini, farklı boyutlarda görsel videolar ve etkileyici metinler tamamlıyor.
Hepsi etkileyiciydi ancak ışıkları söndürülmüş bir odada 15 Temmuz gecesini izlemek çok daha etkileyici ve sarsıcıydı. Çünkü o geceyle baş başa kalıyor, neler yaşandığını, bu milletin nasıl bir bilinçle darbeye karşı çıktığını iliklerinize kadar hissediyorsunuz. O an bittiğinde sadece şunu düşündüm; bu odaya 15 Temmuz için 3 yıldır "kontrollü darbe" diyen ve görevini yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da girmeli. Ve "yalnız" olarak girmeli işe yaramasa da o görüntülerle yüzleşmeli.
Hafıza Müzesi'nde sadece 15 Temmuz değil, içeride yaşanan 60'tan 12 Eylül ve 28 Şubat'a uzanan darbeler tarihi de, insanlığın tarih boyunca verdiği hak ve özgürlük mücadeleleri de anlatılıyor. O müzenin farklı alanlarında, adım adım, köle ticaretinden sömürgeciliğe, emperyalizmden ulusal kurtuluş savaşlarına, darbelerden ekonomik kuşatmalara insanlığın yaşadığı bütün acılar, derin yıkımlar satır başlarıyla anlatılıyor. Bu bildiğim kadarıyla dünyada bir ilk.
Bu anlamlı çabayı ve 15 Temmuz'da darbeyi püskürten ağırlıkla muhafazakar-dindar halkı, bu ülkenin vesayetçileri, dışa bağımlı burjuvazisi görmezlikten gelebilir peki darbelere karşı çıkan, antiemperyalist olduğunu söyleyen solcu aydınları neden ilgisiz?
O aydınlara ve solculara, o müzeye akın akın gelen halkı yakından görmelerini öneririm.
Ya o gelenler halk değil, ya da o solcular solcu değil.
***
Hafıza Müzesi sadece bir müze değil
Müzeyi gezerken kısa süreli de olsa 15 Temmuz Derneği Başkanı Tarık Şebik'le sohbet ettim. Müzenin işletmesini de üstleneceklerini söyleyen Şebik, amaçlarını şöyle anlatıyor: "15 Temmuz Derneği olarak, şehit yakınları ve gazilerimizle dayanışmanın yanı sıra, 15 Temmuz'un ihtiva ettiği mananın kavranması ve gelecek kuşaklara aktarılması gibi bir sorumlukla hareket ediyoruz. Zira 15 Temmuz'la ortaya çıkan diriliş ruhunun iyi anlaşılması milletimizin bekası açısından önemlidir." Son üç yılda dünyanın birçok önemli merkezinde, 15 Temmuz'la ilgili uluslararası sempozyum düzenleyen dernek, şimdi Hafıza Müzesi'ni bir düşünce platformuna dönüştürerek yeni bir atağa hazırlanıyor.