90'lı yılların Ocak aylarında Uğur Mumcu'dan Gaffar Okan'a, Hrant Dink'ten Muammer Aksoy'a çok sayıda aydın ve etkili ismi kaybettik. Yakın tarihimizin bu kanlı cinayetleri ne yazık ki tam olarak aydınlatılamadı. Hala üzerlerindeki gölgeler kalkmış değil. Daha ilginci terör kurbanlarının bazı yakınları o gölgeler kalksa bile gerçeği görmek istemiyor.
Tıpkı 30 Aralık 1994'te bombalı bir terör saldırısında ağır yaralandıktan sonra 11 Ocak'ta kaybettiğimiz ünlü sinemacı-şair Onat Kutlar'ın yakınları gibi. Önceki gün eşi Filiz Kutlar ve yakınları mezarı başında Kutlar'ı andı. O anmada Filiz Kutlar'ın söylediklerini Cumhuriyet gazetesinden okuyalım:
"Dinci terör can almaya başlamıştı.
Sokaklar korkunçtu." Başka bir ayrıntının yer almadığı habere göre, Onat Kutlar'ı "dinci terör" katletmişti.
Peki, bu doğru muydu?
Şimdi gelin Kutlar'la birlikte o terör saldırısında yaşamını kaybeden Yasemin Cebenoyan'ın kardeşi Cüneyt Cebenoyan'ı dinleyelim. Cebenoyan, solcu Birgün gazetesinde yazarlık yapan bir isim. Daha önce solun şiddetle ilişkisi üzerine söylediklerine bu köşede yer verdiğim Cebenoyan, 26 Ocak 2010'da o terör saldırısıyla ilgili çok çarpıcı bir yazı yazmıştı.
Asıl maksadını da şöyle anlatıyordu:
"Bu cinayetle ilgili süregiden bilgisizlik bana çok dokunuyor çünkü sinema tarihimizin en önemli isimlerinden Kutlar'ı öldüren bomba benim ablam Yasemin'i de öldürmüştü." Cebenoyan'a göre bu konuda bir "bilgisizlik" vardı:
"Onat Kutlar cinayeti ile ilgili olguları bilen yok! (...) Bu konuda hemen hemen herkes ya bombayı koyanların yakalanmadığını, dolayısıyla olayın faili meçhul olarak kaldığını düşünüyor ya da cinayeti İslamcı bir örgütün işlediğini sanıyor. Bilinmeyen ise şu: PKK bu eylemi yapan örgüt olarak belirlendi ve Deniz Demir adlı PKK militanı bu cinayeti üstlendi." Katil ve adresi belli ama Kutlar'ın yakınları dahil kimse bunu seslendirmiyor.
Cebenoyan bugünlere de ışık tutan bu "suç ortaklığı"na isyan ediyor ve şöyle diyordu:
"Onat Kutlar'ı öldüren bombayı koymaktan dolayı PKK'nin mahkûm edilmiş olduğunu herkesin bilmesini isterdim. PKK'yle arasına mesafe koymayan siyaset ve kültür insanlarının bu cinayetlerin ağırlığını taşımasını isterdim. Hiçbir aydın bu örgütü suçlamazken, PKK'nin çıkıp 'yargı kararının gerçeği yansıtmadığını' iddia etmesi ya da bu ölümlere neden olduğu için 'özür dilemesi'ni beklemek saçma. Ne gerek var durgun suyu bulandırmaya?" İlginçtir, Cebenoyan, aydınların, siyasetçilerin bir PKK militanının hapis yattığını bilmediğini ve bu bilgisizliğin de kendisini zehirlediğini söylüyor. Gerçekten durum bu kadar basit miydi yoksa ortada solun sorgulanmayan şiddetle ilişkisinin yol açtığı bir suç ortaklığı mı vardı?
Herhalde ikinci olasılık geçerli ki, 9 yıl önce Cebenoyan bu gerçeği yazdığı halde, Filiz Kutlar, PKK'yı değil "dinci terör"ü işaret ediyordu. Bu durum son dönemde PKK terörüne küresel işbirliğine rağmen kurulan CHP-HDP ilişkisine benzemiyor mu?
Tam da bu yüzden son sözü o çelişkileri bizzat yaşayan Cebenoyan'ın 2017'de bu köşede yayınlanan sözlerine bırakalım:
"HDP'ye 3 kez oy verdim. Hem de 'Benden HDP'ye oy vermemi nasıl beklersiniz?' diye kendi mahalleme seslenen bir yazı yazdıktan sonra. Hiçbir zaman içim huzur bulmadı. Katliam bombacılarının cenazelerini sırtında taşıyan HDP'li yöneticilerin ihraç edilmediğini gördükten sonra da artık oy vermem."