CHP yine iç hesaplaşmayla boğuşuyor. Dünya umurlarında değil. Ne Kemal Kılıçdaroğlu net olan seçim sonucundan bir ders çıkartıp yeni isimlere yol açıyor, ne de arkasına değişim rüzgârları aldığını söyleyen Muharrem İnce, o rüzgârın hakkını veriyor.
En basiti daha seçim gecesi onca umut verdiği toplumun karşısına niye çıkmadığını bile açıklayamıyor. Ya "sosyal medyada neler olduğunu bilmiyordum" diyor ya da unutup; "Yaşar Tüzün söyledi ama dinlemedim" diyor.
Yönetimi suçluyor, "bilgi gelmedi" diyor. Birbiriyle çelişen onca şey... Ama aynı Muharrem İnce bir bakıyorsunuz, CHP'lilerin hiç alışık olmadığı, siyaseti yumuşatan makul şeyler de söylüyor: "Adam kazandı, biz yenildik arada 10 milyon oy farkı var, ne yapsaydık..."
Ya da önceki gün Habertürk TV'de Didem Aslan Yılmaz'a söylediği "Apolet tartışmasını uzattım" sözü gibi... Kısaca "Yalan söylemeyeceğim" diyor ama doğruları da söylemiyor ve hiçbir sözünün arkasını getirmiyor. Çünkü ürettiği yeni bir siyaset yok. Sadece kendi deyimiyle iyi polemik yapıyor, o kadar...
Durumun böyle olması, CHP'de bir değişim beklentisi olmadığı anlamına gelmiyor. Delege de taban da bu yönetimle yürünmeyeceğini biliyor. Ama "Partiyi bana verin" diyen İnce'ye de güvenmiyor.
Buna rağmen CHP'de bir kurultay savaşı yaşanır mı, yaşanır. Çünkü kılıçlar çekildi ve İnce'nin arkadaşları pazartesi "Vicdan Hareketi" adıyla bir imza kampanyası başlatıyor. İnce'ye yakın bir CHP'li de iddialı konuşuyor: "İş bitti, 660 imza hazır..."
Ne kadar doğru bilemem ama Kılıçdaroğlu'nun o koltuğu kolay kolay bırakmayacağını biliyorum. Bu yüzden de parti içinde yaşanacak savaş, İnönü-Baykal, Baykal-Sarıgül veya daha önceki Kılıçdaroğlu-İnce savaşlarına benzemeyecek. Daha kanlı (!) geçecek.
Bunun bir müsebbibi de İnce'nin bizzat kendisi. Çünkü İnce 40 yıl sonra elde ettiği yüzde 30'luk başarıyı, çok değil 40 gün geçmeden gölgeledi. Ve CHP kamuoyunda belki de bugüne kadar yaşanan en derin hayal kırıklığına yol açtı. İmza toplasa da arkasında gönlü kırık bir CHP kamuoyu var.
Bunun için de oy alacağı sosyolojinin yoğun kullandığı sosyal medyaya bakmak yeter. Şimdiden ters kampanya başlatılmış bile... #İNCEdenmasallar hastag'i ile başlayan kampanyada neler söylenmiyor ki...
Birkaçını sıralayalım: "Umutlarımız ve hayallerimiz yıkıldı. En kötüsü umut etme ve hayal etme duygularımız yok oldu. Bir daha asla..."
"Hayatımda CHP'den başka partiye oy vermiş değilim. Her seferinde yenilgiye rağmen asla oy vermekten vazgeçmemiştim. Ancak artık hiçbir kuvvet beni sandığa götüremez. Beni vazgeçiren yenilmişlik değil, kandırılmışlık hissi."
"Engelleyin Muharrem İnce'yi. Aklımızla dalga geçiyor. O gece bizi yalnız bırakan her zaman bırakır."
"Bir şeyler gizliyorsun kesinlikle. Bu sen değilsin varsın biz şizofren olalım ancak sen kendin olmadığın sürece sana gönül verenleri kaybedeceksin."
Bütün bunlar belki de tabanın tümünü yansıtmıyor. Ama şu vahim iddia onların tepkisini de aşan bir sonuca yol açacak görünüyor. Bakın CHP destekçisi gazeteci Levent Gültekin ne iddia ediyor:
"Muharrem İnce seçim gecesi kaçırılmamış, alkolü fazla kaçırmış. Alkolü fazla kaçırdığı için de televizyona çıkamamış eve kapatmışlar. Ak Parti seçmeni bizi büyük bir felaketten kurtarmış."
Sahi İnce kazansaydı Türkiye'nin hali ne olurdu? Bu soruya -rahmetle analım- ünlü ozan Mahzuni Şerif'in dizeleriyle cevap verelim: "İnce ince bir kar yağar fakirlerin düzüne..."