Son yıllarda ordu içindeki darbeci zihniyetle mücadele hiç kolay olmadı. Araya darbeci zihniyetin günümüz versiyonu FETÖ'nün girmesiyle mücadele daha da sertleşti ve bugünlere gelindi. Darbecileri ve darbeci zihniyeti püskürtmede, kuşkusuz Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kararlı duruşu, ordu içindeki "milli ve yerli" subaylar ve emniyet güçlerinin direnişi ve yargının titiz çalışmalarının ciddi katkısı var.
Ama bu gelinen noktada, FETÖ'cü tehlikenin bittiği veya temizlendiği anlamına gelmiyor. Her gün orduya yönelik ciddi operasyonların sürmesi de bunu gösteriyor. Türkiye böyle bir gerçeği yaşarken, bu gerçek üzerine tek söz söylemeyen CHP adayı Muharrem İnce'nin bir komutanın alkışı üzerinden kıyamet koparması insanı şaşırtıyor.
Şaşırtıyor, çünkü bu ülkenin yakın geçmişinde yaşanan darbe, muhtıra veya müdahaleler karşısında CHP'li aktörlerin ne yaptığı, nasıl sustukları iyi biliniyor. 28 Şubat'ta ordunun tavrını "sivil toplum" tepkisi olarak yorumlayanlar da, 27 Nisan e-muhtırasını, AK Parti kast edilerek "hak ettiniz" diye karşılayanlar da hep CHP'li aktörlerdi.
CHP'li siyasetçilerin, askerin siyasete müdahale gücü olduğu dönemlerde susmaları, vesayetin gerilediği, ordunun gerçek işlevine döndüğü bir dönemde yağıp gürlemeleri sadece siyaset dışı güçlerin işine yarar. Son dönemde, FETÖ gerçeğinin fark edildiği, daha doğrusu "darbeci" yüzünün açığa çıktığı 7 Şubat 2012 MİT operasyonundan bu yana CHP bunu hep yaptı. Ve o tarihten sonra siyasi rakibi AK Parti'yi düşman, F-Tipi dediği eski düşmanı FETÖ'cüleri ise "ittifak" yapılacak güç ilan etti.
Bunu kendi milletvekilleri Birgül Ayman Güler defalarca söyledi. Tabii CHP bununla da yetinmedi, kirli ittifaktan sonra FETÖ'cülerin bu ülkede yaptıkları bütün tahribatların sorumlusu olarak da AK Parti'yi gösterdi. Elbette AK Parti günahsız değildi. Ama FETÖ sadece AK Parti dönemi ürünü de değildi. Geçmişi 40 yıl önceye dayanan, her iktidar döneminde güçlenen, özellikle de askeri vesayetin güçlü olduğu dönemlerde devlete rahat sızan 21. Yüzyılın Gladyosu'ydu. Öyle olduğu için 1994 mezunu subaylar, 15 Temmuz'da karşımıza darbeci general olarak çıktı.
Bu gerçeği bütün çıplaklığıyla gazeteci Nedim Şener, "Kahraman Hainler" kitabında anlatıyor. Bugüne kadar ne yazık ki, ordu-FETÖ'cü ilişkisi üzerinde gerçek anlamda durulmadı. Hep siyaset suçlandı. Oysa çok daha hassas olması gereken orduyu yönetenler bile FETÖ'yü fark etmemişti.
Gazeteci Şener, ordu-FETÖ ilişkisine ayna tutarak bu tarihi, rakamlar, kripto sızmalardan ilginç örnekler vererek anlatıyor.
Sadece şu satırlar bile çok çarpıcı: "1982'de ilk soruşturmalar başlamış, bazıları ihraç edilirken bazıları da yaşları küçük olduğu ve tekrar kazanma ihtimali düşünülerek TSK içinde tutulmuştu. Bunlardan bir kısmı tuğgeneral rütbesiyle 15 Temmuz darbe girişimiyle karşımıza çıktı."
Gördüğünüz gibi geçmişte birçok insanın bilmeden destek olduğu bir günah işlendi. Ama şimdi durum çok farklı; ortada darbe yapan kirli örgütü görmezden gelen bir muhalefet var. 24 Haziran buna da cevap olacak.
Bir not: Kitapta hem tarihsel hem de güncel diyebileceğimiz emek verilmiş çok önemli bilgiler var. Gazeteci için emek çok önemli. Bu nedenle buradan Şener'e küçük bir sitemimi iletmek istiyorum. Kitapta, Türkiye'nin ünlü işadamı rahmetli Vehbi Koç'la, dönemin MİT Müsteşarı Fuat Doğu ve FETÖ elebaşı Gülen'in bir yemekte buluşmaları yer alıyor. Başkalarına mal edilmiş ama o bilgi ilk kez bu köşede yayınlandı. Bilinsin istedim, o kadar.