Son yıllarda yapılan her seçim önemliydi ama önümüzdeki 24 Haziran seçimi hepsinden daha önemli ve bir kader seçimi. Bu yüzden eski sistemin aktörleri sürekli oyun içinde oyun kuruyor. Oysa Türkiye toplumunun normalleşme talebi var. Çünkü son 15 yılda yaşadığı derin değişimin farkında ve önünün açılmasını istiyor. Gelişmeler de bu doğrultuda...
Alın dış politikayı.
Çok yönlü dış politika izleyen Türkiye Suriye'deki son hamlelerle sadece bölgesel değil, küresel aktör olmayı başardı.
Kudüs'ten Afrin'e uzanan operasyonları küresel güçler izliyor ve hesaplarını ona göre yapıyor.
Bugünlerde içeride seçime yoğunlaştık ama dışarıda ciddi gelişmeler ve hazırlıklar var.
Suriye üzerinden yeni bir dönemin eşiğindeyiz.
Bölge, bayram sonrası derin çalkantılara sahne olabilir. Erken seçim durduk yerde öne alınmadı, bir nedeni de bu gelişmelere hazırlıklı olmaktı.
Ama tek neden bu değil, Türkiye'nin bilgi çağına hazırlanması, ikinci ekonomik sıçramayı yapması için de bu seçim bir dönüm noktası.
Sistemin değişmesi gerekiyor. Son on yılda yapılan müthiş bir altyapı var. Duble yollardan limanlara, hızlı trenden metroya dünyanın gelişmiş ülkeleri yaşlanırken, Türkiye yepyeni bir altyapıyla çağa hazırlanıyor. İmalat sanayisi güçleniyor, KOBİ'ler dünya çapında işlere imza atıyor.
Kimse konuşmuyor ama tekstilde ihracat patlaması yaşanıyor. Turizm de öyle...
7/24 çalışma bile yetmiyor. Enerjide ise tarihinde görülmemiş "milli ve yerli" bir yatırım atağı var ve ithalata bağımlılığı azaltacak ciddi önlemler alınıyor. Küresel ölçekteki enerji boru hatları yatırımları sürüyor. Ve ticareti hızlandıracak Demir İpek Yol projesinin Türkiye- Gürcistan ve Azerbaycan ayağı bitti, bitiyor.
Dünyada petrol fiyatlarının yükselmesi tehlikesine karşı da hazırlık yapılıyor. Yani Türkiye tarihi bir dönüşümün eşiğinde... Bir işadamı durumu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bugünlerde bulunduğu Güney Kore'nin 70'li-90'lı yıllar arasındaki durumuna benzetiyor.
Güney Kore de önce altyapısını güçlendirdi sonra kendi arabasından bilişime kadar bir dizi alanda büyük yatırımlar yaptı. İhracatını her yıl yüzde 20 artırdı. O yıllarda 10 bin dolar olan milli gelirini bugün 38 bin dolara çıkardı.
Türkiye, 24 Haziran seçimlerine bu eşikte gidiyor. Peki, eski sistemin siyasi partileri ne yapıyor? Kara bir Türkiye tablosu çiziliyor ve Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı üzerinden oyun içinde oyun kurgulanıyor.
CHP'de olanlara bakın. Önce Abdullah Gül'e yatırım yapıldı. Araya birileri mi girdi bilinmiyor ama Gül projesine Meral Akşener karşı çıkınca devreye yeni bir oyun konuldu.
Sonra CHP rotayı Gül benzeri Abdüllatif Şener'e çevirdi. Ancak yine bir şeyler oldu ve dün rota yine değişti. Bu kez CHP'nin kendi içinden birini, Muharrem İnce'yi aday göstereceği öne sürüldü.
Eğer bu Kılıçdaroğlu'nun son kararıysa Akşener'in ikinci tura kalması isteniyor. Çünkü CHP'lilere göre İnce'nin aday olması, CHP'ye İzmir, Antalya, Manisa ve Edirne gibi illerde oy veren eski merkez sağcıların Akşener'e yönelmesine yol açacak. Zaten CHP'den Akşener'e yüzde 4-5 gibi bir oy kayması var, şimdi bu daha da artacak. Yani amaç Akşener'i ikinci tura bıraktırmak ve İnce'den kurtulmak.
Bu plan CHP, İP, SP ve DP'nin mecliste yaptığı ittifakla da örtüşüyor. Akşener, CHP'yi refüze etmesine rağmen CHP bu ittifakı neden yaptı? Bunun tek cevabı var; Erdoğan'ı zayıflatmak.
Öyle sanılıyor ama seçim ilk turda biteceği için bu ittifak sadece Akşener'in aktör olmasına yarayacak. Çünkü araştırmacılara göre ne CHP'lilerin "Madımak'ın Neron"u diye suçladıkları Karamollaoğlu'nun SP'si, ne de sıfırı tüketmiş eski Türkiye'nin DP'si bir varlık gösteremeyecek.
Bütün amaçları yeni dönemde sert kavga edecek yeni bir aktörü öne çıkartmak.