Türkiye'de çözüm süreçlerini heba eden PKK'nın bugün içine düştüğü durum sadece Türkiye'de değil bölgede de sorgulanıyor. Düne kadar emperyalist dediği ülkelerin bayrağı altında Türkiye'ye karşı savaşarak tam bir "taşeron" örgüt olduğunu kanıtladı. Ama sadece bu değil, bu kirli yapı uzun yıllardır İran'dan destek aldığı gibi Esad diktatörüyle de işbirliği yaptı. Uzun süre "özgür kantonlar" da görev yapan memurların maaşlarını bile eli kanlı Esad diktatörü ödedi. Şimdi de Irak ordusuna methiyeler düzüyor, Haşdi Şabi'yle kol kola geziyor. Yani Kürt halkı açısından en demokratik ülke olan Türkiye'nin ordusuyla savaşıyor ama diğerlerine selam duruyor.
Buna karşı çıkan farklı Kürt siyasi aktörleri de tutukluyor, göçe zorluyor veya akıbetleri bilinmiyor. Birkaç gün önce, Kürt siyasi aktörlerin suskunluğuyla ilgili yazım üzerine Diyarbakır'dan eski bir siyasetçi aradı. Afrin harekâtından sonra bölgede etkili olan ve sivil siyaset yapan Suriye Kürdistan Demokrat Partisi (PDK-S) yöneticilerinin PYD tarafından kaçırıldığını ve nereye götürüldüklerinin meçhul olduğunu söyledi. Daha önce de Kobani'de, Kamışlı'da onlarcası tutuklanmış, büyük çoğunluğu da bölgeyi terke zorlanmıştı.
Neyse ki işin sonuna gelindi. FETÖ gibi PKK'nın da kirli yüzü açığa çıktı ve halk gerçeği gördü. Siyasette namlu korkusu olmayan yeni bir dönem başlıyor.