Türkiye'nin Afrin'e yönelik Zeytin Dalı operasyonunun taşları yerinden oynatacağı belliydi. Nihayet hem ABD, hem Rusya-İran ve Suriye hattı sıkıştı ki, can havliyle terör örgütü PKK-PYD'ye sahip çıkıldı. Tıpkı DEAŞ gibi bir durumla karşı karşıyayız. Suriye'de bir Kürt meselesi olduğunun Türkiye de farkında. Ancak küresel ve bölgesel güçlerin derdi Kürtler değil, çıkarları. Bunun önünde tek engel Türkiye'yi gördükleri için PKK bir araç olarak kullanılıyor.
ABD şimdi aynı şeyi, Zeytin Dalı Harekâtı'nın önünü keserek yapıyor. Son haftalarda ABD'li yetkililerin, Türkiye ile yaptığı uzun görüşmelerin perde arkasında böyle sinsi bir plan var. Bu gerçeği en net biçimde ABD medyasının yürüttüğü kirli propagandalarda görüyoruz. ABD medyasında inanılmaz bir Türkiye düşmanlığı kampanyası sürüyor. Bunda elbette PKK yanlılarının, Siyonist lobilerin katkısı var ama asıl belirleyici olan ABD derin aklının yörüngesinden çıkmayan medya aktörleri.
Onlardan biri de gazeteci David Ignatius... Onu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başbakan olarak katıldığı Davos zirvesindeki o ünlü "One Minute" çıkışını yaptığı panelden tanıyoruz. İşte o gazeteci Ignatius, son dönemlerde zehir zemberek Türkiye karşıtı yazılara imza atıyor.
Birkaç gün önce de The Real Clear Politics'te, "Türkiye-ABD ilişkileri"ni ele alan bir yazı yazdı. Olumlu bir ilişki istemediği o kadar belli ki yazıya büyük bir yalanla başlıyor: "DEAŞ'a karşı yürütülen savaşın bitmesinin ve Suriye'de istikrarı sağlamanın önündeki en büyük engelin, ABD'nin 'sözde' dostu ve NATO müttefiki Türkiye olması ne kadar tuhaf."
Asıl tuhaf olan ne biliyor musunuz? ABD'lilerin kendilerini akıllı sanmaları... En tecrübeli yazarları bile dünyanın gözünün içine baka baka yalan söylüyor. Bırakın Türkiye'nin söylediklerini, onların DEAŞ yalanını, bir süre önce İngiltere'nin devlet televizyonu BBC ortaya çıkardı. Ama nedense Ignatius bundan hiç söz etmiyor.
Arkasından da şu yalanları sıralıyor: "Elbette ABD ve Türkiye çıkarları birbirine yakın; fakat eğer öyleyse neden Türkiye hâlâ ABD vatandaşlarını hapse atıyor, Washington'ı darbe girişimini teşvik etmekle suçluyor ve ABD'nin İran'a uyguladığı ambargoyu deliyor?"
Şimdi bunun neresini düzeltelim... Araştırmacı tecrübeli gazeteci Ignatius'a sadece şunu soralım: Pensilvanya'da oturan darbeci FETÖ elebaşısı Gülen'i CIA ve CENTCOM kullanıyor mu, kullanmıyor mu? Şimdi gelelim asıl bamteline... Dünden beri konuşulan Suriye rejiminin PKK-PYD'ye sahip çıkmasıyla ilgili ilk işareti de Ignatius veriyor. Hem de Suriye ordusuna övgülerle:
"İzlenmesi gereken yol, bocalamakta olan Cenevre Müzakereleri'ni istikrarlı ve sabırlı biçimde sürdürerek yenilenen Suriye devleti ve ordusunun gücünün ve otoritesinin artırılmasıdır. ABD için bu, güven vermeyen ancak çok değerli iki ortak olan Rusya ve Suriye rejimiyle işbirliği yapmaya katlanmak anlamına geliyor."
Nerden nereye... ABD açıkça Türkiye ile oynuyor. Ezeli düşmanları Rusya ve Suriye ile bir araya geliyor, terör örgütü dediği PKK'ya kol kanat geriyor. Peki bütün bunları neden yapıyor? O işin sırrı da şurada; ABD, Türkiye'yi bölgeyi "parçala-böl ve yönet" siyasetiyle parçalamasının önünde engel görüyor. Türkiye, Kürt meselesi dahil, bölge ülkelerinin sorunlarını demokratik zeminde kendilerinin çözmesini istiyor. İşte bu gerçek, ABD'nin de Rusya'nın da işine gelmiyor.
Peki, bundan sonra ne olacak? Ankara'da hava hiç de puslu değil, net. Küresel güçlerin devreye Suriye'yi sokması sonucu değiştirmeyecek. Türkiye, terörle iş tutanlara karşı kararlılığını sürdürecek.
Ankara'nın bu tavrını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu özetliyor: "Bizim hedefimiz Afrin'i teröristlerden temizlemek. Rejim, YPG-PKK'yı korumak için giriyorsa Türk askerini kimse durduramaz."