Ne zaman Türkiye bir yerlere sürüklenmek istese hep aynı tuzaklar kuruluyor.
Sanki bir merkez düğmeye basıyor ve toplumun sinir uçlarına dokunan eylemler arka arkaya gelmeye başlıyor.
Bu tuzağı, bütün darbeler öncesinde hep aynı biçimde yaşadık.
Kimi zaman laik-anti laik, kimi zaman Sünni-Alevi, kimi zaman Türk- Kürt kimliği üzerinden toplumsal çatışma çıkartılmak istendi.
Çatışma çıkmadı ama Türkiye, 60 darbesinden 28 Şubat 1997'deki postmodern darbeye kadar çok ağır bedeller ödedi.
Aynı şey AK Parti'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002'den sonra da çok denendi. Darbe planları yapıldı, darbe zemininin oluşması için yüzlerce insanın katledildiği terör eylemleri birbirini izledi. Sonunda 15 Temmuz gibi açık darbe ve işgal girişimine de başvuruldu.
Ama hiçbiriyle hedefledikleri toplumsal çatışmayı çıkartamadılar. Şimdi bir kez daha o eski kirli oyun sahneleniyor.
Türkiye ekonomik olarak sıkıştırılırken iç siyasette de tansiyon yükseltiliyor.
Buna paralel olarak bir sinsi el de klasik kirli yöntemi alttan alta devreye sokuyor.
Şu sıralarda dikkatinizi çekmiştir, özellikle Alevi toplumunun veya azınlıkların yaşadığı bölgelerde birilerinin "meczup" dediği tiplerin yaptığı şüpheli eylemler gerçekleşiyor.
Gazetelere yansıyan şu haberlere bakın...
Tarih 22 Kasım 2017, yer Malatya...
"Malatya'da Alevi ailelerin yoğunlukta yaşadığı Cemal Gürsel Mahallesi'ndeki 13 evin kapı ve duvarlarına kırmızı boyayla çarpı işaretleri atıldı."
Haberi okuduğumda 80 öncesinin Malatya'sını, Çorum'unu ve Kahramanmaraş'ını hatırladım.
Bitmedi. Tarih 27 Kasım 2017. Bu kez yer Gaziantep.
"Gaziantep'in İslahiye ilçesindeki asri mezarlıkta bulunan bazı mezar taşları kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce tahrip edildi." Bitmedi. Yer yine Malatya.
"Bir kadın elinde 'Piç Kerbela' pankartıyla dolaşmaya başladı." Akli dengesi bozuk dendi ama elindeki pankart toplumu infiale sürüklemek için özel seçilmişti.
Bu da birkaç ay öncesinden bir haber. Yer Adana.
"Adana'da Alevi ailelerin yaşadığı sokaktaki 4 evin kapısına, siyah sprey boyayla çarpı işareti konuldu." Son bir haber de Türkiye'deki azınlıklarla ilgili... Tarih 18 Eylül 2017. Yer İstanbul Fatih'teki Narlı Kapı Kilisesi...
"Kiliseden çıkanı, arabasına gideni bekleyen bir sürpriz vardı. Surun üstünden bir grup çocuk aşağıdakilere irili, ufaklı taş atmaya 'sizlere ölüm' diye bağırmaya başladılar..." Tüm bunlara şüpheyle bakmamak mümkün değil. Toplumun sinir uçlarına dokunanlara "meczup" deyip geçemeyiz. Hele bu kadar küresel kuşatmanın sürdüğü ve CIA'sinden BND'sine onlarca istihbarat örgütünün cirit attığı bir zeminde.
Şu da dikkat çekici, nedense ağırlıkla olayların yaşandığı yerler ABD üstlerinin bulunduğu Malatya ve Adana...
İşin belki de en hazin yanı, bu tür olaylara verilen siyasi tepkilerin bu provokasyonu yapanların işine gelecek cinsten olması.
Alın Alevi Bektaşi İnanç Derneği Başkanı Zeynel Abidin Yıldız'ın söylediklerini;
"Alevilere yapılan bu saldırıların nedeni ülke yöneticilerinin antidemokratik tavırları..."
Tabii işi siyasi şova dönüştürüp, "Faşizme karşı omuz omuza" sloganı atanlar da var.
İyi de biz bu filmi, 12 Eylül faşist darbesinden önce izlemiş ve sonuçlarını da en acı biçimde yaşamamış mıydık?
Bu provokasyonları, bu tezgahı görmek için faşizmin ve darbenin dehşetini bir kez daha yaşamamız mı gerekiyor?
Yaşadıklarımızdan hiç ders almayacak mıyız?