Dünya derin krizlerin eşiğinde... Tabii bu krizler sadece küresel gidişatın doğal sonucu değil, aynı zamanda emperyalist paylaşımın da bir dayatması.
Emperyalizm, siyasi ve ekonomik krizi içinde barındırırken, dünyanın birçok yerindeki sorunlu alanları da kaşıyor ve dokundukça derinleştiriyor.
Son 30 yılda özellikle Türkiye'nin çevresinde yaşanan siyasi krizlere bakın, büyük oranda krizleri ya küresel güçler çıkardı ya da Arap Baharı'nda olduğu gibi çıkan siyasi krizi kendi istekleri doğrultusunda yönlendirdi.
Afganistan'dan Irak'ın işgaline, Mısır'daki darbe girişiminden Suriye iç savaşına kadar onca "komplo" denen şeyin gerçekleştiğine tanık olduk.
Bu sürecin sondan bir önceki perdesi de Irak Kürdistanı'nda açıldı. Öyle ince küresel bir oyun devreye sokuldu ki, bütün etnik kesimlerin sinir uçları harekete geçirildi. Sihirli sözcük, "bağımsızlık" veya "Kürtlerin devlet kurma hakkı"ydı. İlgisi yoktu ama zamanlama akıllıcaydı. Çünkü bu, hem Kürt sosyolojisinin ve siyasetinin yüz yıllık hayaliydi hem de milliyetçiliğin tepe noktası...
Başka milliyetçilikler rahatça körüklenebilir hesabı yapıldı ama tutmayacak.
Etnik milliyetçilikler üzerinden oynanan tehlikeli bir oyun bu. Demokrasi bile çare olamıyor. Alın demokrasinin beşiği AB ülkesi İspanya ile Katalonya ilişkisini...
Manzara ortada. Aynı zaman diliminde Irak Kürdistanı'yla İspanya'nın Katalonya bölgesinde "bağımsızlık referandumu" yapıldı.
Aslında biri yapıldı diğeri yapılamadı demek daha doğru.
Batı'nın düştüğü hale bakın... Başkalarına demokrasi dersi veren, kriter dayatan Batı, Doğu'da son seçenek olarak sunulan askeri müdahaleyi ilk seçenek olarak hayata geçiriyor.
Tutuklamalar, kapı kırmalar, seçmen sandıklarına el koymalar her şey var.
Üstelik iki coğrafya jeostratejik açıdan kıyaslanamaz bile... Irak'ta bölgeye etkisi Katalonya'nın 10 katı olacak bir "bağımsızlık referandumu" yapıldı ve bölge ülkeleri şu ana kadar sadece ekonomik ambargo ve siyasi baskıdan söz ediyor.
Tabii işin en enteresan yanı AB'nin sessizliği...
AB'nin demokrasi komiserleri Katalonya'da olanları sadece izliyor. Kimse, "Bu Katalanların demokratik hakkıdır" demiyor, diyemiyor. Dahası Katalanların referandumunu illegal olarak niteliyor.
İspanya'nın Katalonya'da yaptıkları Türkiye'de, bir başka Doğu veya Latin Amerika ülkesinde yapılsaydı AB kıyameti koparırdı. Peki, AB'nin yapmadığını bizdeki "yarı sömürge aydınları" yaptı mı? Onların da sesi çıkmıyor. 15 Temmuz'a "kontrollü darbe" demek için çırpınan, şiddetle siyaset arasına mesafe koymayan bu aydınların ses çıkarmaları da beklenmiyor.
Nedenini sevgili Haşmet Babaoğlu, bir yazısında şöyle anlatıyor: "Bizimkiler 1990'ların AB standartları çerçevesinde yattıkları uykudan uyanamıyor. Öyle hipnozlanmışlar! Oysa bizim buralarda yaşayan...
Sağı, solu; muhafazakârı, liberali kim varsa el ele verip demokrasi/ bağımsızlık/ özgürlük/ haklar konusunu yeni baştan ve Batı'dan farklı biçimde masaya yatırmalarının tam zamanıdır. İstişare ve liyakat meselesini egemenlerin tiyatrosu olmaktan çıkarmanın yollarını bulacaksa, 'esmerler' bulacak." Statü veya ulusların kaderlerini tayin hakkı meselesine artık kendi geçmişimiz ve ortak tecrübelerimiz ışığında yeniden bakmak gerekiyor. Ayrılıkları körükleyen ulusdevlet modeli Batı'yı dalga dalga sarsarken, Doğu, bu girdabı aşacak eşit ve ortak vatanı öne çıkartan adalet ve merhamet eksenli yeni çözümler üretmeli.