Türkiye, son 15 yılda derin siyasi ve ekonomik sorunlarını aşmaya çalıştı.
Siyasi sorunların bir kısmını da sessiz devrimlerle aştı. Ekonomik meselelerde ise önemli hamleler yaptı. Özellikle de sağlık, ulaşım ve eğitim altyapısında tarihinde görmediği yatırımlar gerçekleşti.
Bu açıdan en dikkat çekici hamleler hiç kuşkusuz ulaşım alanında yaşandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim süreçlerinde veya toplum karşısına çıktığı her zeminde ısrarla bazı rakamlara vurgu yaptı, halen de yapıyor.
Sık sık şu rakamları seslendirdi: "Hava yolunu halkın yolu yaptık. 26 hava alanını 55'e çıkar- dık. 6500 kilometre bölünmüş yolu 21 bin kilometreye çıkardık."
Bu vurgu boşuna değil ve sadece rakamlardan oluşmuyor. Bugün Başbakanlık koltuğunda oturan Binali Yıldırım'ın başlattığı ve Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Ahmet Arslan'ın yürüttüğü ulaşım hamlesinin hayatın içinde çok ciddi bir karşılığı var.
Şu kadar hava limanı, şu kadar demiryolu hattı veya şu kadar bölünmüş yol, sadece yolların hayatı kolaylaştırmasından ibaret değil. Onun arkasında, geleceğimizi derinden etkileyecek bir ticaret, istihdam, sanayi ve çevreye katkı beklentisi var.
Bugün sadece yol, liman, demiryolu hattı veya havaalanı yapılmıyor, gelecek Türkiye'nin güçlü temelleri atılıyor. Bir süre önce Bakan Ahmet Arslan'la bütün bu yapılanların yakın gelecekte ne anlama geldiğini ve geleceğini konuştuk.
Bakan Arslan, önce çok basit üç yarardan söz etti: "Birincisi, vatandaşı, bir yerden bir yere çok daha kolay ve ucuza götürmüş oluyorsunuz. İkincisi vakit nakittir derler, seyahat süresini kısaltarak zaman tasarrufu yapıyorsunuz.
Üçüncüsü, biz petrol ve doğalgaz ülkesi değiliz. Dolayısıyla akaryakıttan tasarruf çok önemli.
Tabii akaryakıttan tasarruf demek aynı zamanda karbon dioksit emisyonunu ve sera gazı salınımını azaltmak demek."
Bakan Arslan bunun parasal karşılığını da şöyle özetliyor: "Sadece karayolları projeleriyle ilgili yaptığımız çalışmalar şunu ortaya koydu. Zamandan yılda ülkeye yaklaşık 10 milyar, akaryakıttan ise 6 milyar TL tasarruf ediliyor. Yani toplam 16-17 milyar TL tasarruf ediyoruz. Şu an Türkiye genelinde yaptığımız yatırımlar da neredeyse bu kadar. Ama daha önemli bir şey var. Bu yolların yapılması, o bölgelerde sanayi ve ticaretin gelişmesi anlamına geliyor. Ekonomi büyüyor, ülke adına katma değer artışı gerçekleşiyor." Tabii bütün bu ülke içi yolların, limanların, demiryolu hatlarının veya hava limanlarının bir de uluslararası ticaret koridorlarıyla ilişkisi var. Belki de bu yatırmaların bam teli de burası. Bakü- Tiflis- Kars demiryolu, İstanbul'daki üçüncü hava alanı veya İzmir Çandarlı, Karadeniz'deki Filyos limanı gibi onlarca yatırım yarının küresel yollarıyla buluşacak. Peki bu ne anlama geliyor?
UDH Bakanı Arslan, Türkiye'nin geleceğin dünyasındaki "merkez ülke" konumuna dikkat çekerek şöyle diyor: "Bugün dünyada uluslararası arenada birçok taşımacılık ve ticaret yapılıyor ve doğal olarak bir koridordan geçmesi gerekiyor. Eğer biz ülkeniz üzerindeki taşıma türlerini birbiriyle iyi entegre eder, taşıma koridorlarımızı erişilebilir kılarsak o zaman dünya sizi tercih eder. Bunun da anlamı şu ülkeniz üzerinden geçen her TIR, her tren her uçak ve her gemi para demek. Dolayısıyla ulaştırmayı bütün sektörlerin, sanayinin lokomotifi olarak görmek lazım." Konunun farklı boyutlarını da bir başka yazıda ele alacağız.