15 Temmuz'un bir yılını geride bıraktık.
Geçen bir yılda, iki şey çok net ortaya çıktı. Hem 1950'den beri önü sürekli darbelerle kesildiği için demokrasi ve tam bağımsızlık- la buluşamayan bir halkın "son vuruşu"nun önemini gördük, hem de darbeci zihniyetin içeride ve dışarıdaki devasa gücünü...
Bu güç nedeniyle dışarıdakilerin saldırısı sürdüğü için içeridekiler de emellerinden vazgeçmiş değil. Özellikle içeride, solun başını çektiği, aralarında eski merkez sağcıların da olduğu muhalefet cephesi, 15 Temmuz şehitlerine, gazilerine sahip çıkıyor gibi görünerek inanılmaz bir "operasyon" yürütüyor. Ve en tehlikelisi bunu bilerek yürütüyorlar.
Bunun adalet veya demokrasi adına yapılıyor olması sadece bir aldatmaca.
Yaşadığımız gerçeği artık başta CHP'ye oy veren milyonların ve kendisini sosyal demokrat veya sol diye niteleyenlerin ve düne kadar "tam bağımsızlık türküleri"yle yürekleri titreyen kesimlerin görmesi gerekiyor.
Bu önemli çünkü bugün Batı'ya bakın, Almanya'dan Avusturya'ya kadar çok sayıda AB ülkesinde akıl almaz bir Türkiye düşmanlığı yapılıyor. Bu düşmanlık sadece mevcut iktidarın yanlışlarıyla açıklanamaz.
Burada başka bir gerçek var.
Adamlar açık açık kendi ülkelerinin çıkarları için, FETÖ'nün NATO'daki asker kılıklı teröristlerine, FETÖ'cü kaçak savcı ve hâkimlere kucak açıyor, Mısır'da kanlı darbe yapan Sisi'yi kırmızı halıyla karşılıyor.
Onların derdinin "demokrasi" olmadığı o kadar açık ki...
Geçmişte NATO eksenli Gladyo'nun bu ülkede neler yaptığını en iyi bilenlerin bugün susması ilginç değil mi? Bir süre önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, adalet yürüyüşü yaptı. O yürüyüşe yapılan övgü ve güzellemelerin hangi merkezlerden geldiğine bakmak bile, 15 Temmuz'u gölgelemek için yapıldığını anlamaya yeterli.
Ama en vahimi, o yürüyüşü motive eden ve Ankara kulislerinde hâlâ konuşulan "Bu iş bitti, AB ve ABD Erdoğan'ı çizdi. Onun için 2019'a hazırlanalım" yaklaşımı... Kurtuluş Savaşı'na, Kuvayı Milliye ruhuna sahip çıkan kesimlere siyasi önderlik yapanların bugün geldiği hale bakın. Dün bu ülkeyi işgal etmek isteyenlere bugün umut bağlanmasından daha utanç verici ne olabilir?
O gece sokaklarda kendi halkına kurşun sıkan, tankla ezip geçen, Meclisini F-16'larla bombalayan eli kanlı bir işgalci güç vardı. O gücün "inancı" araç olarak kullanması, sonucu değiştirmiyor. O gece çıplak bedenleriyle tanklara, bombalara direnen halk yeni bir tarih yazdı. Türkiye toplumu bunu yaparak sadece ülkesine, demokrasisine sahip çıkmadı; aynı zamanda Soğuk Savaş döneminden kalma, yeni işgalci gladyo örgütü FETÖ'ye ve onun arkasındaki emperyalist küresel güçlere de meydan okudu.
Geçen eylülde Kriter dergisinde, 15 Temmuz gecesini anlatırken, şu tespitin altını özellikle çizmiştik: "O gece Türkiye'yi sarsan 12 saatin öyküsü aslında Türkiye toplumunun demokrasiyle buluşma çabasının 100 yıllık öyküsüydü."
Şimdi buna şunu da eklemek gerekiyor.
15 Temmuz direnişi 100 yıl sonra bağımsızlık savaşının yeniden taçlanmasıydı.
Ortak vatan, ortak gelecek için 80 milyonun buna sahip çıkması gerekiyor.
Önümüzde böyle bir mücadele duruyor.