Çok değil iki yıl önce televizyon televizyon dolaşan HDP'liler "Biz Kürt partisi değiliz, Biz Türkiye Partisiyiz" diyorlardı. Solun yeni adresi olacaklardı.
Halkların kardeşliği için emperyalizme ve faşizme karşı "yeni yaşam" kuracaklardı.
Araya hendek girdi, kanlı saldırılar, bombalamalar yürütülen kirli "halk savaşı" girdi ve "Türkiyeliyiz" diyenler "Türkiye'yi çökertmede" ABD'yle, İran'la eli kanlı Esed'le yarışır oldular. Sol siyaset, küresel vekalet savaşlarının aparatı haline getirildi. Bu yüzden "sol" açısından siyasi manzara utanç verici noktada.
Birkaç yıl önceyi hatırlayın, PKK-HDP hattı, Türkiye'nin solunu içine alacak yeni bir sentezle "Türkiyelileşme" gerçekleştirecekti.
Bu gerçekleşti de ancak bambaşka bir format atılarak farklı biçimde gerçekleşti.
İşte o formatı kim attıysa bugünkü hazin sonu da o sağladı.
Sonrasında DEAŞ'tan FETÖ'ye herkes devredeydi.
Oslo da Çözüm Süreci de sabote edilecekti, edildi de... Türkiye'nin Kürt meselesini demokrasi içinde çözmesi istenmiyordu. Nokta...
Sorunun çözümünde "yol arkadaşlığı" yapması gereken HDP'nin siyasi aktörleri PKK'yı aratmayan sert bir siyaset izlediler.
Kimi "PKK tükürüğüyle boğar" dedi, kimi de Eşbaşkan Figen Yüksekdağ gibi "Sırtımızı PYD ve YPG'ye dayadık" dedi. Sonra ne oldu? PYD de sırtını gidip ABD'ye dayadı.
Aslında bu yeni bir durum değil. PKK sadece kirli ilişkisini bir tık ilerletti. Yıllarca Suriye ve İran'ın kirli hesaplarının aparatı olarak "Birlikte yaşamak istedikleri Türkiye"ye saldırdı, bugün ise "Büyük Komplo"cu ABD'nin kucağına oturarak, Türkiye'nin önünü kesmeye çalışıyor. Ve bunu da solculuk adına yapıyor. Rahmetli Ahmet Kaya'nın dediği gibi "Bu ne yaman çelişki annem..." Dün Barzani'nin ABD ile ilişkisine "emperyalizmin uşağı" diyenlerin bugün düştükleri hale bakın. Ki Barzani ve tarihsel olarak KDP hiçbir dönem antiemperyalist veya sol bir siyaset izlememişti. PKK tarihini yakından bilenler bilir, belki de en acımasızı ve vahim olanı binlerce Kürt gencinin PKK içinde emperyalizmin ajanı olarak suçlanıp infaz edilmesiydi.
Tarih de unutmaz halklar da... O unutulmayacak sahnelerden biri de 1999'da yaşanmıştı. Emperyalist ABD, Kenya'da "serok"u paketleyip Türkiye'ye teslim edince "Büyük Komplo"cuydu. Bugün ise büyük kurtarıcı olduğu için 15 Şubat hatırlanmıyor bile...
Solun makus talihidir, çözüm değil sorun üreten sol siyasi hareketlerin kuluçka yeri veya arka planında hep Batı veya büyük devletler var. Onların antiemperyalistlikleri sadece görünürde... Asıl dertleri başka.
Acaba Suriye'de Türkiye düşmanlığı için sırtını ABD'ye dayayan PKK ve PYD'liler, Öcalan'ın o sözünü nereye koyuyorlar:
"Ulan salaklar ABD size ne verir karnınızı deşer." Bu siyasi zeminde HDP yeni kongresini yapıyor. Şiddetin ve kirli hesapların gölgesinde kaldığı için kimsenin bir beklentisi yok.
Sürpriz bir tartışma veya "Biz neden halkın verdiği desteği, sivil siyaset olanağını PKK'nın kirli hesaplarına kurban ettik" diyen sivil bir çıkış olur mu hiç sanmıyorum.
Hatta tam tersi olabilir. Çünkü Kandil'in esareti bir yana şimdi çok daha "cazip" bir durum var; Rojava'da emperyalizmle "kanton devrimi" yapmak...
"Kahrolsun emperyalizm, tek yol ABD'yle birlikte devrim..."