Demokrasi tarihimiz açısından önceki gece darbecilere karşı müthiş bir tarih yazıldı. Türkiye'de her zaman darbeci bir azınlık grup vardı ve zaman zaman darbe de yaptılar. Ama ilk kez önceki gece çok daha sinsi bir örgüt, FETÖ'nün askeri darbesiyle karşı karşıya kaldık.
Sadece biz değil bütün dünya bu kirli örgütün darbe girişimine karşı, siyasetçisiyle, medyasıyla, polisi ve askeriyle bir halkın nasıl direndiğini canlı yayında izledi.
Bu nedenle o gece yani 15 Temmuz'da ülkemizde bir demokrasi destanı yazıldı.
Aslında aylardır ordu içinde oranı yüzde 15'lere varan FETÖ'nün bir şeyler yapacağı yazılıyordu ama bu kadar pervasız olacaklarına ihtimal verilmiyordu.
İlk işaretler, saatler 22'yi gösterdiğinde Ankara'daki hareketlilik ve İstanbul'daki boğaz köprülerinin kapatılmasıyla geldi. Bir kalkışmadan söz ediliyordu. Herkes birbirine ne yapılacağını soruyordu. Eski darbeler ve son kuşatmalardan tecrübeli olan halk, tarihi bir sınavla karşı karşıya olduğunu gördü ve kararını verdi:
Sokağa dökülecekti.
Halkı bu noktaya iki güçlü motivasyon getirmişti; demokrasiye sahip çıkmak ve lideri Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı yedirmemek. Siyasetten gelen tepkiler de aynı doğrultudaydı. Önce Başbakan Binali Yıldırım seslendi: "Sonu ölüm de olsa darbeye izin vermeyeceğiz..." Gözlerini kan bürümüş darbeciler, halka kurşun sıktı, polisle çatıştı ve pervasızca öldürdü de... Hatta savaş döneminde bile dokunulmayan demokrasinin mabedi Meclis'i bile bombaladılar: "Apoletli teröristler"le karşı karşıyaydık.
Gecenin rotasını, darbecilerin hedefindeki isim, Cumhurbaşkanı Erdoğan değiştirdi:
"Başkomutan olarak herkesi meydanlara, havaalanlarına çağırıyorum, ben de havaalanına gidiyorum." Ve halk oluk oluk meydanlara aktı, tankların önüne dikildi, cuntacılara meydan okudu.
Bu tarihi anlarda siyasi partiler ve medya da halkı yalnız bırakmadı. İlk sırada MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli vardı ve çok açık konuştu: "Hiçbir kalkışma kabul edilemez.
Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yanındayız." CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da darbeye karşı bir açıklama yaptı ama CHP adına anlamlı çıkışı genel başkan yardımcısı Bülent Tezcan yaptı: "Millet olarak tankın üzerine çıkma zamanıdır." Meclis'teki 4 partinin darbeye karşı ortak tavır alması da siyaset adına sevindiriciydi.
Gece tavrı dikkatle izlenen bir kesim de medyaydı.
Geçmişten de biliyoruz, darbeciler için en önemli araçlardan biri medyaydı. Eskiden tek kanallı TRT'yi silah zoruyla ele geçirip bildiri yayınlatmak kolaydı. Ama şimdi çok sesli bir medya vardı ve medyayı susturmak kolay olmayacaktı.
Tabii bazen medya bu tür kırılma anlarında 28 Şubat postmodern darbe döneminde olduğu gibi farklı roller üstlenebiliyor. Bu yüzden o gece tavrı hep merak edildi. Doğrusu marjinal ve FETÖ'ye yakın medya dışında kalanlar büyük çoğunlukla iyi bir sınav verdi.
AHaber, NTV, Kanal 24 ve CNNTürk başta olmak üzere hem haber kanalları hem de diğer büyük kanallardan bazıları yayınlarını keserek darbeye karşı dik duran bir yayıncılık yaptı.
Özellikle CNNTürk'ün tavrı ilgiyle izlendi. Darbecilerin de özel ilgi gösterdiği CNNTürk'ün yayını, silah zoruyla durdurulunca müthiş bir olay yaşandı. Yayıncılar direndi, engel olmaya çalıştılar ama olmadı.
İşte tam o sırada devreye o muhteşem halk girdi. Kapılar kırıldı, güvenlik aşıldı ve silahlı askerlerin karşısına "medya özgürlüğü için" canını koydu. Medyanın geleceği açısından bambaşka anlamı var bu duruşun... Umarım bundan sonra ilişkiler bu zeminde sürer.
Ve bir not: Umarım, sık sık FETÖ'nün kurumlardaki kadrolaşmalarını yazmamızın nedeni şimdi daha iyi anlaşılmıştır. Yazmaya devam...