Şu sıralarda iç siyaset açısından en çok merak edilen soru şu: "MHP'de ne olacak?" Hiç hesapta olmayan bir noktaya gelindiği açık. Bunda parti içi demokrasi veya istişare geleneğinin zayıflığı kadar, siyaset mühendisliğinin de katkısı var. Bu yüzden de geçmişte parti içi küçük çaplı çıkışlar ve kavgalar yaşansa da MHP'de derin bir kopuş olmamıştı. Ama artık parti derin bir kopuşun eşiğinde.
Her ihtimalde, ister muhalefetin arzuladığı 19 Haziran'da, ister MHP yönetiminin önerdiği 10 Temmuz'da bir kurultay yapılsın, sonu kopuşla bitecek. Çünkü MHP gibi ideolojik bir kitle partisinde daha çok da sol kitle partilerinde görülen sert "hizipleşme" hiç de "sakin" geçecek gibi değil. Basit adaylıklarda bile ürkütücü kavgalar yaşanırken, derin siyasi ayrılıkların nelere yol açabileceği kestirilemiyor.
'10 Temmuz bir tuzaktır'
İşin içine bir de siyaset mühendisliği ve algı operasyonları girince "makul bir yol" bulmak ve süreci sakin atlatmak kolay görünmüyor. Bunun işaretini muhalif adaylardan Meral Akşener, "10 Temmuz bir tuzaktır" sözüyle verdi ve yumuşama ihtimallerini de hepten yok etti.
Süreç çok sert ve gerilimli geçecek. Peki, bu konuda yasal prosedür nasıl işleyecek? Muhalif siyasi aktörler, Yargıtay'ın kararı gereği Çağrı Heyeti'nin çağrısıyla 19 Haziran'da Tüzük Kurultayı yapacak. İşin bundan sonrası da hayli ilginç...
Muhalif cephede iki görüş çarpışıyor; bir kesim o salonda 601 delegenin imzasıyla (yani yarıdan bir fazla) seçimli kurultay yapılabilir diyor. Öteki ise yine yarıdan bir fazla delegenin imzasıyla kurultayın bir hafta veya bir süre sonra yapılması gerektiğini söylüyor.
Bu tezi ileri sürenler, o salonda yarıdan bir fazla delegenin imzası görüldükten sonra işin biteceğini ve Genel Merkez'le de bir anlaşmaya gidilerek seçimli kurultayın 10 Temmuz'da yapılabileceğini söylüyor. Böyle iyimser bir ihtimal de var.
Bu noktadaki kritik soru şu: MHP Genel Merkezi bu sonucu yok hükmünde sayarsa ne olur? Soruya eski bir MHP milletvekili şu cevabı veriyor: "Millete rağmen ülke, delegeye rağmen de parti yönetilemez."
Paralel kumpas
İşte işlerin sarpa saracağı nokta tam da burası. Çünkü MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli 19 Haziran'ı ciddiye almadığını ve MHP'ye kurulmuş "paralel kumpas" olduğunu geçen grupta çok sert biçimde dile getirdi:
"Olağanüstü Büyük Kurultay kapsamında, 19 Haziran'ı açıklayıp kaos imalatı yapan, MHP'yi paralel hesap ve yönlendirmeyle ele geçirmeyi planlayanlara da asla, hiçbir şart altında itibar etmeyeceğiz, izin vermeyeceğiz, dikkate almayacağız."
Peki, MHP Genel Merkezi'nin bu tavrı hukuki mi? Bu soruyu da MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi avukat Başbuğ Pınarbaşı cevaplıyor: "Biz Yargıtay kararından sonra hukukun gereğini tüzük ve seçimli kurultayı 10 Temmuz'da yapacağımızı açıklayarak yerine getirdik. Yani yargı kararına uyduk. 'Yapmıyoruz' deseydik o zaman haklı olabilirlerdi. Bu yüzden 19 Haziran'da alınacak kararların hiçbir geçerliliği yok."
MHP daha önceki iç siyasi rekabete hiç benzemeyen yeni bir süreç yaşıyor. Tablo sadece MHP adına değil, siyaset adına da pek parlak değil. Eğer 19 Haziran'da ezici çoğunlukla bir değişim gerçekleşmezse siyaset arenasında 2 MHP görmemiz hiç şaşırtıcı olmaz. Hangisi "Hakiki" veya "Öz" MHP olur onu bilemem ama şu biliniyor; siyaset mühendisliklerine umut bağlayanların siyasi ömrü uzun olmaz.