Koalisyon görüşmelerinin ilki dün gerçekleşti. Başbakan Ahmet Davutoğlu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya gelerek, 16 yıl sonra unuttuğumuz koalisyon görüşmelerini başlattı.
Bu görüşmelerin nasıl seyredeceğini bayram sonrası göreceğiz.
Kırmızı çizgilerin, pazarlıkların ve algı operasyonlarının öne çıkacağı zor bir döneme giriyoruz.
Seçimden sonra geçen bir ay siyasi partilere tansiyonu biraz aşağı çekecek zamanı verdi ama pek değerlendirildiğini sanmıyorum.
Hala partiler arasında çok temel bir "güven" sorunu var ve sert bir siyaset dili devam ediyor. Bu zeminden bir koalisyon çıkması mucize gibi...
Bunu Pazar günü, Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun da katıldığı İstanbul AK Parti il başkanlığının iftarında daha net gördüm.
Her masada istisnasız koalisyon meselesi konuşuldu. Başbakan Davutoğlu, kürsüden güven veren, diyalogun önemine vurgu yapan mesajlar verse de parti tabanında muhalefet partilerine güven yok.
AK partililer, kamuoyunda yazılanların aksine ilk sıraya tekrar seçimi koymuş durumda.
CHP, MHP ve HDP sıralamasında ise biraz daha MHP'ye yakın duruyor. Ama onunla ilgili de soru işaretleri var.
Ayaküstü parti yöneticilerinden biriyle konuşuyorum. HDP'yi hiç kapsama alanına almayan yönetici diğer iki olasılığı şöyle değerlendiriyor:
"CHP güven vermiyor. Yarın birlikte bu ülkeyi yönettiğimizde ne yapacaklarından emin değiliz. MHP'ye ise parti içinden sıcak bakanlar var ama onun da başka sıkıntılar getireceği çok açık. Kamu güvenliği açısından etkili olabilir ama farklı kırılmalara da yol açabilir."
Büyük oranda AK Partililer koalisyonla ilgili söze, "olumlu" başlıyor ama "olumsuz" bitiriyor.
Hatta CHP ve MHP'yle koalisyona "tuzak" gözüyle bakan AK Partililerin sayısı da hiç az değil.
AK Parti'nin Kürt tabanı
İlginç olansa, AK Parti tabanında HDP'den çok az söz edilmesi...
Çözüm sürecinin partneri olması gereken bir partinin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a ve AK Parti'ye düşmanlık etmesine başta Kürt taban olmak üzere tüm AK Partililer, hem kızgın hem de kırgın.
HDP, bu tavrını seçim sonrası da sürdürünce AK Parti'nin Kürt tabanı sanki "suçlularmış gibi" bir ruh hali içinde ve HDP'den hiç söz etmek istemiyorlar.
Çünkü AK Parti içinde, çözüm sürecini başlatan, risk üstlenen AK Parti'yi, o süreçten en çok yararlanan Kürtlerin iktidardan ettiği gibi bir hava var.
HDP çevresi de bunu yeni fark ettiği için arka arkaya "Neden AK Parti-HDP Koalisyonu düşünülmüyor?" diye daha yumuşak mesajlar içeriden yazılar yazmaya başladı.
O çevrenin bu soruyu sorması iyiye işaret ama Kandil hiç oralı değil. Baksanıza şimdi akla hayale sığmayan "askeri baraj" gerekçeyle "savaş" başlatıyor.
Bu da çözüm sürecinin ruhunu kirletenlerin gerçek yüzünü gösteriyor.
Bu konuyu bir başka yazıda ele alacağım.
İftar gecesinden aktaracağım son izlenim AK Parti'nin Kürt tabanıyla ilgili... O tabanın sesi pek duyulmuyor. O taban, Kandil ve HDP'ye rağmen AK Parti'nin Kürtlere yönelik yeni ve kucaklayıcı bir siyaset dili geliştirmesini ve listelere daha Kürt kimliğiyle siyaset yapan aktörlerin girmesini istiyor. Ayrıca, İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde Kürt sosyolojisinin siyasetin her alanında -yerelde ve genelde- daha görünür olmasını ve yer verilmesini istiyor.
Koalisyon veya seçim, bu yaz her açıdan çok sıcak geçecek.