Sınırımızdaki Tel Abyad ve Kobani'deki gelişmeler, Türkiye'ye yönelik tezgâhın hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Hem de büyük yalanlarla.
Oyun kurucu üst akıl, araçları ise DAEŞ ve PYD'ydi. Devreye Kandil'in girmesiyle de oyun alanı genişledi ve "Kürt milliyetçiliği" üzerinden hem Türkiye hem de Barzani sıkıştırıldı.
Başından beri "yalan" propagandanın hüküm sürdüğü bir stratejiydi bu. Kürt kimliği ya da son günlerin gündemdeki deyimiyle "Kürt koridoru" sadece bir sunum aracıydı. Bölgede DAEŞ'in saldırısıyla PYD'nin önü açılacak ve "milliyetçilikler" körüklenecekti.
Çünkü ne DAEŞ ne de PYD sahiplendikleri halka zulmeden zalimlerle savaşmıyordu. Esed'in katliamlarına, İran'ın ona desteğine ses çıkarmayanlar "nedense" daha çok demokratikleşme çabası harcayan Türkiye'ye ve "bağımsızlık" hazırlığı yapan Barzani'ye saldırıyordu.
Kobani saldırısı bir kırılma noktası yarattı ama asıl büyük yalanlar çok daha önce başlamıştı. PYD ve ona destek veren HDP'nin şu sorulara cevap vermesi gerekiyor:
Bugün bölgeye özgürlük getirecek diye sunulan PYD, iç savaş başladıktan sonra, Celal Talabani'nin araya girmesiyle Esed rejimiyle anlaşma yaptı mı yapmadı mı?
Kantonlarda görev yapan devlet memurlarının maaşlarını Esed rejiminin ödemesini hangi siyasi ahlakla açıklıyorsunuz?
Halkını katleden bir diktatörün desteğiyle "demokratik cumhuriyeti" kurmak mümkün mü? Dahası o bölgeden 200 bini aşkın Barzani'ye yakın Kürdün, Irak Kürdistanı'na zorunlu göçünü nasıl izah ediyorsunuz? Ve Kürt Ulusal Meclis projesi neden rafa kalktı?
Bu sonuçlara yol açan bir yapının, şimdi bölgeye huzur getireceğinden söz ediliyor. İnanılır gibi değil. O bölgede derin bir oyun oynandığı çok açık. Bunu en net biçimde Kobani sürecinde gördük. DAEŞ Kobani'ye saldırmadan çok önce tehlikeli yalanlar başlamıştı.
O günlerde Kandil ve HDP yetkililerinin yaptığı açıklamaları hatırlayın. Çözüm süreci sürmesine, Öcalan'ın Nevroz'da "barış mesajı" vermesine rağmen, Kandil ve HDP yetkilileri sürekli Türkiye'yi suçlayan açıklamalar yaptı. Türkiye'yi teröristlerle aynı kefeye koymaktan çekinmedi.
Kandil sürekli, "çözüm süreci bitti", "her an çatışma çıkabilir", "AKP faşizmi" diyerek Kobani yalanlarının altyapısını oluşturmuştu. Bir anlamda "Paralel Yapı"yla üst aklın stratejisini bire bir uyguladılar.
Türkiye bu tuzağı geç fark ettiği için o yalanlar seçimleri bile etkiledi. Ama artık manzara daha net önümüzde duruyor. Son Tel Abyad olaylarıyla bu gerçeği gördük.
Soğukkanlı ve sağduyulu bir yaklaşımla bu tuzağın boşa çıkartılması gerekiyor. Çünkü ortada, Esed rejimini ayakta tutmaya yarayan ve üst aklın bölgedeki işini kolaylaştıran bir proje var. Türkiye'yle Kürtlerin arasını açan, Barzani'yi karşısına alan hatta Öcalan'ı bile oyun dışı bırakmayı amaçlayan bu projeyi öncelikle Kürtlerin görmesi gerekiyor.
HDP'li ve Kandil'deki siyasi aktörlere 12 yıl önceden bir hatırlatma... ABD'nin bombalarla YPG'nin önünü açmasının bölgede ne anlama geldiğini bakın Öcalan nasıl anlatıyor:
"Türkler de, Kürtler de ABD'den bekliyor. Gözlerini dört açmış, hem Kürtler hem de Türkiye, ABD bize ne verir diye. ABD size ne verir, salaklar!
Kanınızı döker, karnınızı birbirine bağlar, sömürür. Bir verir on alır."