Merakla beklenen CHP'deki ön seçim bitti ama ortaya koyduğu tablo çok tartışılacak görünüyor. O tartışmaya geçmeden CHP'nin üyeler üzerinden önseçim yapacak noktaya gelmesinin önemli olduğunu vurgulayalım.
Daha 2010'lardan itibaren statükocu soldan kurtulmak için partilerin yeni yöntemler denemesi gerektiğini önermiş ve şöyle demiştim: "CHP'liler 'çarşaf liste mi yoksa blok liste mi olsun' diye tartışırken AB'nin solu, bırakın delegeleri o bölgede partiye üye olan herkesin, hatta oy verecek halkın kararıyla adaylarını belirliyor."
Nihayet 4 yıl sonra CHP o noktaya geldi. Bu sık sık söyledikleri "Demokrasi sadece sandıktan ibaret değildir" sözünü de tekzip eden bir durum. Öyle ya, CHP'nin yüzde elliye yakın adayının sandıkla belirlenmesi"demokrasi şöleni" olarak niteleniyorsa, her halde Türkiye genelinde milyonların katıldığı sandıktan çıkan sonuca da öyle bakılacak. Siyasetin itibar kazanması açısından yeni bir durum bu.
Şimdi gelelim CHP'deki sandık sonuçlarının bize anlattıklarına... CHP'deki önseçim sonuçları birkaç açıdan incelenmeyi hak ediyor. Öncelikle şu gerçeğin altını çizelim: CHP tabanı eski siyasi aktörlere prim vermedi ve hepsini saf dışı bıraktı.
Deniz Baykal, Önder Sav, Adnan Keskin, Mustafa Sarıgül, Ali Özcan, Süleyman Çelebi ve Rıdvan Budak gibi eski siyasi aktörlerin sahneden çekilmesini istedi. Bu, riski de olan ama beklenebilir bir sonuçtu. Bu riski üstlenen CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, böylece eski siyasilerden "taban" eliyle kurtulmuş oldu.
Peki, yerine kimler geldi? Sorunun cevabı, bundan sonra CHP'nin izleyeceği siyaseti de belirleyecek önemde. Tecrübeli CHP'liler ortaya çıkan yeni fotoğrafı gelecek açısından sorunlu görüyor. Bu fotoğrafın daha net göründüğü alanlar ise büyükşehirler. Çünkü seçilebilecek adaylar ağırlıkla buralardan sıralamaya girecek.
Sıralamada ilk 5'te yer alanların yani listeye girme ihtimali olanların iki temel özelliği yukarıda sözünü ettiğimiz "soruna" işaret ediyor: "Alevilik" üzerinden siyaset yapanlar ve "kahrolsuncu"lar.
Bu aktörler, medyatikliği ve Kemalist solculuğu da kimselere bırakmıyor. İlginçtir, önseçime katılan CHP tabanının daha makul, alternatif üreten, toplumun diğer kesimleriyle kucaklaşmaya açık bir siyaset dilini değil, onların sertliğini tercih ettiği görülüyor. Bu sonucun tesadüf olmadığını söyleyenlerin sayısı da hiç az değil. Hatta CHP Genel Merkezi'nin "usta" bir organizasyonu olduğunu söyleyenler bile var.
Durumu önseçime girip, "özel dayanışma"lar karşısında şaşkınlık yaşayan bir CHP'li şöyle yorumluyor: "Benim gördüğüm şu: İnanılmaz ortak ve özel bir çalışma yapıldı. Sosyal demokrasi bir yana itildi, mağduriyet üzerinden siyaset yapma ön plana çıktı. Anlayacağınız kantarın topu kaçtı. Bu seçim yarışı falan değil, özel bir durum. Bu yüzden Türkiye'nin geleceği açısından kaygılıyım. Çok sert bir yapı geliyor. Sokağa nasıl yansır bilemem."
Önseçim, ilk sırada yer alanlardan da anlaşılıyor ki, CHP'nin dayandığı sosyolojinin önünü açtı. Ancak bunun, CHP siyasetinin önünü açıp açmayacağı ve sahillere sıkışan CHP'yi daha dar bir alana sıkıştırıp sıkıştırmayacağı belli değil. Bunu zaman içinde göreceğiz.