Seçimlere 6 ay kala, siyasi tabloya bakıp da "Ne olacak şu CHP'nin hali" dememek mümkün değil. CHP, siyaset üreterek topluma bir alternatif sunmadığı gibi kendi içinde de kavga ediyor.
Sıradan CHP üyeleri bile şu sorunun cevabını arıyor: "Ulusalcıları ve Şişli'deki bir krizi yönetemeyen CHP, onca sorunla boğuşan Türkiye'yi nasıl yönetecek?" CHP tam da bu soru nedeniyle bırakın Türkiye toplumunun büyük çoğunluğunu, kendi seçmenine bile güven vermiyor. Ne çözüm sürecine ilişkin karşılık bulan bir yaklaşımı var, ne de "Paralel Yapı"nın sadece AK Parti'yi değil, tüm siyasi yapıyı tehdit ettiğini görüyor.
Partinin milletvekili Birgül Ayman Güler'in "seçimlerde cemaatle ittifak yaptık" uyarısı bile dikkate alınmıyor. Karşımızda eski ezberlere devam eden bir CHP aklı var. Partinin içinde bulunduğu bu çıkmazı partililer de görüyor ama iş çözüm önerisine gelince, kimse elini taşın altına koyup, "şurada yanlış yapılıyor, neden bunca ittifaka, saldırıya rağmen oyumuz artmıyor" demiyor, diyemiyor.
Bunu diyemeyenlerin başında da eski genel başkan Deniz Baykal geliyor. İki gün önce, İstanbul Küçükyalı'daki Foça Balık'ta sürpriz bir yemek vardı. Masadaki üç kişiyi de kamuoyu yakından tanıyor: Eski CHP Genel Başkanı, Antalya Milletvekili Deniz Baykal, eski başbakan yardımcılarından Hüsamettin Özkan ve eski CHP Parti Meclis üyesi, işadamı Korkmaz Karaca.
Taraflara ulaşamadım ama yemek mönüsünü şef garsondan, masada konuşulanları da kulislerden öğrendim. Anlatılanlara göre yemekte ağırlıkla "Türkiye'nin ve CHP'nin nereye gittiği" konuşulmuş. İlginç bir durum; ne zaman CHP cenahında kritik bir süreç yaşansa, -seçim öncesi veya siyasi bir buluşma gibi- eski bakan Hüsamettin Özkan adı öne çıkıyor. Acaba bu işin sırrı ne? Makul yaklaşımından dolayı mı yoksa ilişkilerinden mi?
Yemeğe dönersek, kırmızı şarap eşliğinde deniz levreğinin yenildiği, -aklıma siyasi literatüre Hasan Cemal'in soktuğu "ekose etekli levrek" haberi geliyor ama bu masadaki levrek eteksiz- sohbette, tahmin ediyorum Baykal daha çok, Şişli üzerinden başlayan kavga nedeniyle İstanbul sermayesinin nabzını tutmak istedi. Nedense gözü hâlâ oralarda... Tutabildi mi bilmiyorum ama ertesi gün Antalya'da, Türkiye gündemine ilişkin yaptığı değerlendirmeler, Baykal'ın siyasi dünyasında değişen bir şey olmadığını gösteriyor.
Başta polis ve yargı olmak üzere bürokrasiyi ele geçiren "Paralel Yapı"ya karşı Baykal, bir "kurban" olarak bakın ne diyor: "Hükümet şimdi her şeyi cemaate yıkıyor. Başka kurtuluş yolu kalmadı çünkü. Ergenekon'u cemaat yaptı, Balyoz'u cemaat yaptı. O yaparken sen neredeydin?"
Bu, yeni bir yaklaşım olmadığı gibi gerçeği de tam olarak yansıtmıyor. Siyasete ayar vermek isteyen bir yapıyla karşı karşıya olduğumuz gerçeği es geçiliyor. AK Parti karşıtlığı, gerçeğin üstünü örtüyor. Asıl sorun da burada. Bu yüzden CHP ve CHP'li aktörler inandırıcı bulunmuyor.
Görünen o ki, CHP'de seçimlere kadar değişen bir şey olmayacak. Bu durumda CHP'nin mevcut oyunu koruması bile zor.