Başbakan Ahmet Davutoğlu, Alevi meselesiyle ilgili manifesto niteliğindeki konuşmasında Dersim katliamını hatırlatarak siyaseti bir samimiyet testine çağırıyor ve şöyle diyordu: "Son 13 yıllık sürece bir bakın. Bu ülkede bir başbakan çıktı ve Dersim katliamı için tüm Alevi vatandaşlarından özür diledi. O zulmü yapan tek particiler de çıkıp özür dilemeli. Dersim de modern bir Kerbela'ydı."
Bu meydan okumaya, siyasetin ilgisiz kalması mümkün değildi. Özellikle de "sosyal demokrat" olduğunu söyleyen CHP'lilerin... Cevap gecikmedi ve tıpkı 2010'daki ilk tartışma gibi CHP içinde sert tartışmalar yaşandı.
Ama en önemlisi CHP yöneticisi, Genel Başkan Yardımcısı Sezgin Tanrıkulu'nun ilk kez özür dilemesiydi. Tanrıkulu bir TV programında Kemal Kılıçdaroğlu'nun bilgisi dahilinde şöyle diyordu: "Dersim'de acı duyan herkesten bin kere özür diliyorum." Sivil siyaset ve tarihle yüzleşme adına önemli bir adımdı ve gerçekten CHP gibi bir partide yönetici pozisyonda bir siyasi aktörün bu cesareti göstermesi kolay değildi. Bunu anlamak için eski CHP Milletvekili Şahin Mengü'nün bozuk ve düzeysiz cevabına bakmak yeter: "Sezgin Tanrıkulu sen hangi hakla CHP adına özür dileyemezsin. Sen kimsin ş...siz."
Biri CHP yöneticisi, öteki eski CHP milletvekili. Peki, Mengü, böyle konuşma yetkisini nereden alıyor? CHP Türkiye toplumuyla buluşmak istiyorsa önce kendisini esir almak isteyen bu zihniyetle hesaplaşmalı.