IŞİD üzerinden nasıl bir oyun oynandığını belki ileride daha iyi göreceğiz ama şimdiden görünen şu: IŞİD, önce rotasını Erbil'e çevirerek Irak Kürt yönetimiyle Türkiye'nin arasını açan bir rol oynadı. İlişkiler kopmasa da ivme kaybetti.
Sonra da rotasını enteresan biçimde Suriye Kürtlerinin yaşadığı Kobani'ye çevirerek bu kez de Türkiye ile PKK- PYD hattı arasına moda deyimle "nifak" sokmayı hedefledi.
İki gündür sınırımızda yaşananların nedeni bu. Amaç da, IŞİD, Suriye Kürtlerine saldıracak, Kürtler de Türkiye sınırını geçmek isteyecek ama Türkiye almayacak. Böylece çözüm süreci çökecek, Türkiye de Kürtlerle karşı karşıya kalacak.
Bu tezgâhı görmek için sadece son 24 saatte sosyal medyadan pompalanan algı operasyonlarına bakmak yeterli. Neler söylenmedi ki... Özellikle bazı Kürt ve sol çevrelerce "Türkiye, Suriyeli Araplara sınırını açtı ama Kürtlere açmayacak.
Çözüm süreci bitti" gibi kötü niyetlerini ve beklentilerini açığa vuran bir propaganda yürütüldü. "Çözüm Süreci"nin dışarıdaki güç odaklarını neden rahatsız ettiğini biliyoruz ama içeridekiler neden bu kadar çözüm süreci düşmanlığı yapıyor doğrusu anlaşılır gibi değil. Ama hükmet bu tezgâha da geçit vermedi. Başbakan Ahmet Davutoğlu, Azerbaycan'a yaptığı ikinci dış gezisi sürerken Bakü'den şöyle sesleniyordu:
"Şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da Suriye'den veya herhangi bir ülkeden ölüm karşısında sığınacak bir yer olarak Anadolu'yu gören kardeşlerimiz sınırımıza geldiğinde, etnik ve mezhebi ayrım gözetmeden hepsini aldık, alıyoruz ve alacağız. Şu anda da bu girişler başladı.
Tabii ani bir gelişme olduğu için süratle arkadaşlarımız organize olmaya çalışıyor. Bu kardeşlerimiz, en kısa sürede yerleştirilecek ve ihtiyaçları karşılanacak, Suriyeli kardeşlerimize kucak açmak tarihi bir görev. Bize sığınan herkese yardım elini uzatacağız."
Türkiye'nin yürüttüğü çözüm süreci aslında sadece içerideki Kürtleri değil, bölgede yaşayan tüm Kürtleri de kapsama alanına alan tarihi bir süreç.
Tam da bu nedenle özellikle küresel güç odaklarını rahatsız ettiği biliniyor.
Bu yüzden Türkiye'nin sınırımızın öte yakasında yaşayan Kürtlere yönelik bir saldırıya ilgisiz kalması, görmezlikten gelmesi düşünülemez. Herkesin bu kritik süreci dikkatle izlemesinde yarar var.