Önceki gün İstanbul Avcılar'da yaşanan üst geçit köprüsünün çökmesi hepimizi şaşkına çevirdi ve üzdü. Akla hayale gelmeyecek bir kazaydı ve olanları dehşet içinde izledik. Tek tesellimiz ise bir faciaya dönüşmemesiydi.
Ancak o kazanın bir faciaya dönüşmemesi birilerin üzmüş görünüyor. Bazı gazetelerin manşeti, sosyal medyada yazılanlar, kaza kadar izleyenleri dehşete düşürdü. Deyim yerindeyse siyasi düşman- lık üzerinden tam bir felaket tellallığı yapıldı. Şu yaklaşıma bakın: "Yeni Türkiye çöküyor..."
Müteahhit de, köprünün yapılış yöntemi de, ihaleye veriliş biçimi de eleştirilebilir ama her kaza veya olayı fırsat bilip, siyasete yüklenmek kastı da aşan hastalıklı bir aklın ürünü.
Ortada insanı dehşete düşüren bir kaza olduğu çok açık. Çünkü çok işlek bir ana arterde, bir üst geçide bir tanker 75 km hızla çarpıyor ve köprü çöküyor.
Bu çarpmanın ne anlama geldiği ve nasıl bir güç ortaya çıkardığı bütün yönleriyle incelenmeden, araştırılmadan birilerini "suçlu" ilan etmek, siyasi düşmanlıktan başka bir şey değil.
Bu yazıları ve yaklaşımları okuyunca aklıma ABD'deki İkiz Kuleler'e saldırı geldi. Dünyanın en sağlam binalarından söz ediyoruz. Uçaklar gelip o sağlam binaları yerle bir ettiğinde kimse de kalkıp, ABD'deki mevcut ekonomik sistemi eleştirmediği gibi o binaları yapan müteahhitlere saldırmayı da düşünmedi.
Doğrusu niyetiniz kötü değilse bu tür bir yaklaşım akla da gelmez... İkiz Kuleler'e saldırı sonrası ülkedeki güvenlik zafiyeti eleştirildi ve daha çok da terör üreten dünya siyasi sistemi üzerinde duruldu ama kimse o binayı yapan müteahhide bir şey söylemedi. Çünkü herkes biliyor ki belli bir hız ve ağırlıktaki bir yolcu uçağının çarptığı hiçbir bina ayakta kalamaz. Yerle bir olmaması mümkün değil.
Daha ilk bakışta göze çarptığı için aynı şeyi E-5'teki kaza için de söylemek mümkün. Şoförün hatası veya teknik arıza, nedeni ne olarsa olsun, 75 km hızla giden ve 48 ton ağırlığında bir kamyon köprüye çarpıyor. Önyargılı olanlar bu hesabı hesaba katmadıkları için şu yorumu yapabiliyor: "Yaptığı köprü sıradan bir kazada çöküyor."
Hesapta olmayan, hesaba katılması da ihtimal dışı olan olağanüstü bir durumdan söz ediyoruz. Ama gözünü siyasi nefret bürümüş birilerini durdurmak ne mümkün? Kazadan hemen sonra köprünün müteahhitliğini yapan Nas İnşaat'ın sahibi Esat Ulu'yu aradım.
Ulu, çok üzgün ve şaşkındı. Haksız suçlamalarla karşı karşıya kaldığını belirtiyor ve şöyle diyordu: "Çökme, köprünün yapımıyla ilgili değil ve olamaz da... Kaza da, İstanbul'da meydana gelmesi muhtemel, 9 ila 12 Richter ölçeğinde bir deprem etkisi ile olabilecek sayısal değerlerin yaklaşık 8 ila 10 katı üstündedir. Bu büyüklüğe hiçbir köprü dayanamaz. Sadece bizde değil, yakın zamanda ABD'de Skagit Nehri Köprüsü, yine bizdekine benzer Frankfurt'ta bir köprü kamyon çarpması sonucu çöktü. Sanıyorum bir tek bizde bu tür kazalar olduğunda haksız ve ölçüsüz suçlamalar yapılıyor. Herkesi gerçeği görmeye çağırıyorum."