Güne iki gazetenin "derin kulak" manşetiyle başlayınca insan ürperiyor. Star ve Yeni Şafak'ta yer alan dinleme haberleri, nasıl bir "paralel yapı"yla karşı karşıya olduğumuzu gösteriyor.
Dinlemedikleri kimse yok. Adeta Big Brother gibi herkesi izlemişler. Ama asıl vahim olanı bu izleme ve dinlemelerle birlikte planladıkları Selam Örgütü. Bu örgütle ilgili soruşturmanın tarihi de yeni değil; 2011.
Örgütün adını bu sabah gazetelerde görünce yaklaşık bir hafta önce www.hurhaber. com'da okuduğum Yasir Kadıoğlu'nun yazısını hatırladım. Kadıoğlu "Kripto cemaatçilerin büyük sırrı; Selam Örgütü" başlıklı yazısında çarpıcı bilgiler veriyordu.
İlgiyle okumama rağmen, doğrusu bu kadar da olmaz demiştim. Çünkü Kadıoğlu'nun verdiği bilgiye göre, Selam Örgütü'nü mevcut yasal hükümeti yönetenler ve devletin üst düzey bürokratları kurmuş... İkisinin de başında Başbakan Erdoğan var. Yani Başbakan Erdoğan, "paralel yapı"ya göre Selam Örgütü'nün bir numarası. Bu yaklaşımı bir yerlerden hatırlıyoruz.
Doğrusu Ergenekon davasında birbirinden farklı isimlerin nasıl bir araya getirildiği, sonra da içinin nasıl boşaltıldığını yaşayarak gördük. Aynı yöntemi, bu kez hükümete karşı devreye soktukları görülüyor:
"Dosyaya göre bu örgütün en tepesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bulunuyordu. Örgüt şeması içinde Hakan Fidan, istihbarat ağının başında gösteriliyor, MİT'in içindeki operasyonel bir güç ise askeri kanat olarak tanımlanıyordu. Örgütün politbürosunda ise tamamen Milli Görüş geleneğinden gelen yedi isim yer alıyordu."
Böyle bir örgüt olduğuna göre, bunları ve ilişkili olanları dinlemek, izlemek ve sonra da operasyon yapmak gerekiyordu. Binlerce kişi bu nedenle dinlendi, izlendi. Örgüt şeması da yakında çıkar.
Kadıoğlu'na göre, Ergenekon dosyasıyla "Çıraklık" eserini, "Balyoz", "Askeri Casusluk" ve benzeri dava dosyalarıyla "Kalfalık" eserini veren kripto cemaatçilerin, "Ustalık" eseri gerçekten ses getirecek Selam Örgütü dosyasıydı.
Siyaset, finans, medya, istihbarat hatta yardım kuruluşları dahil, birçok alanda isimler tespit edilmiş ve dalga dalga operasyonlarla nasıl gözaltına alınacakları bile hesaplanmıştı. İki şey hariç, biri iktidarın dik duruşu öteki de MİT.
Kadıoğlu şöyle diyor: "Sadece MİT'in kripto cemaatçileri oldukça yakından takip ettiğini, 17 Aralık operasyonunun önceden haber alındığını ve sonraki sürecin bu operasyonu yürütecek bütün ayakların ortaya çıkarılması için bilerek durdurulmadığını hesap edemediler."
İlginç bir tespit... Çünkü herkes 17 Aralık operasyonunun hükümeti şoke ettiğini düşünürken, böyle olmadığı anlaşılıyor. Tabii bu yapının 2011'den beri bilindiği anlamına gelmiyor. Anlaşılan paralel yapıyı, dershane tartışması açığa çıkarttı. Daha önce de yazmıştım, dershane meselesiyle erken doğum yaptırıldı. Ama hâlâ yapının nasıl işlediği, bu kadar insanı nasıl dinlediği anlaşılmış değil. 8 bin personeli olan MİT'in bile bu dinlemeyi yapamayacağı biliniyor. CHP'den İstanbul Üniversitesi'ne, sağcısından solcusuna herkes dinlenmiş. Aslında son birkaç yılda herkes dinlendiğini biliyor. Bilinmeyen tek şey bunu kimin yaptığıydı. O da şimdi ortaya çıkıyor.
Düzeltme: Pazar günkü "Müzelerdeki mucize" başlıklı yazımız üzerine TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy aradı ve bir düzeltme yaptı: "200'e yakın ören yeri ve müzenin işletmesini yapan TÜRSAB, devlete yılda 150 milyon TL değil, 150 milyon dolar ödüyor."