Yerel seçimlere kısa bir süre kala, 17 Aralık operasyonuyla siyasete müdahale eden, bunu da hiç saklamayan cemaatin siyasetle ilişkisi o kadar belirginleşti ki insanlar ister istemez bu sorunun cevabını merak eder oldu.
Net bir cevap gelmeyecek...
Çünkü siyaseti de dizayn etmek isteyen, devlet içinde "güç" olmayı hedefleyen bir yapıdan söz ediyoruz.
Tıpkı eski derin yapı gibi... Siyaset üstü görünüp, dibine kadar siyaset yapan ama siyasi parti yoluyla halkın karşısına çıkamayan, her partide etkili olmak isteyen bir yapı bu.
80 darbesinden sonraki sürece bakın... Önce ANAP'ta etkili oldular, ardından Tansu Çiller'li DYP'de...
28 Şubat'ta oradan ayrılarak Ecevit'in DSP'sine destek verdiler. Bir anlamda parti kurmadan her partinin içinde yer aldılar ama ne hikmetse o partilerin hiçbiri de kalmadı.
En uzun birlikteliği AK Parti ile yaşadılar.
Bu dönemde güçlerine güç kattılar ama tam anlamıyla da AK Parti üzerinde etkili olamadılar.
Ergenekon sürecinin içini boşaltmak, 2009'dan bu yana, çözüm sürecini sekteye uğratmak, 7 Şubat'ta MİT'i ele geçirmek, 17 Aralık'ta seçimleri zora sokmak, ocak ayındaki TIR operasyonlarıyla Türkiye'yi itibarsızlaştırmak dahil siyaset dışı her yöntemi devreye soktular ama başaramadılar, karşılarında Erdoğan gibi sert bir kaya vardı.
Bunu öngördükleri için de uzunca bir süredir farklı bir siyasi arayış içindeler. CHP ile flört gibi... Ancak CHP ile, beslendikleri dindar kitle arasındaki kan uyuşmazlığı net ve açık bir tavır almalarını engelliyor. İşte bugünlerde, "Cemaat siyasi parti kurar mı?" sorusu bu nedenle sık soruluyor.
Peki, ne yapacaklar? Parti kurma ihtimalleri sıfır. Böyle bir riske girmezler. Tercihleri, büyük partilere destek vererek, olduğundan güçlü görünmek. Küçük partilerle yakınlaşmaları ise tamamen konjonktürel. Ben de yazdım, BBP ve Saadet Partisi cemaate sıcak mesajlar veriyor ama bu iki partiyle birlikte hareket etmeleri mümkün görünmüyor. Düşük oy onlar için intihar demek. Ne yapacaklarına gelince... Hedefleri, AK Parti'yi geriletmek için CHP ve MHP arasında bir yerde durmak. İstanbul ve Ankara'da CHP adaylarına, Orta Anadolu, Karadeniz, Akdeniz veya Doğu'da MHP adaylarına destek vereceklerine dair işaretler var.
Özellikle MHP'ye yönelik işaretler ve MHP'nin tavrı dikkat çekici. Geçen seçimlere damgasını vuran komplo kasetlerinden, "Okyanus ötesi"nden söz eden yok. MHP yelkenleri indirmiş durumda. Önceki gün grupta Devlet Bahçeli'nin dershane meselesine geniş yer vermesi de bunu gösteriyor.
Cemaat açısından da bir problem görünmüyor.
Zaman gazetesinin MHP'yi yüzde 20'lerde göstermesi bir işaret. Son yıllarda kendilerini "Küresel bir hareket" olarak nitelemeleri sonucu değiştirmiyor çünkü cemaatteki hâkim siyasi görüş, temeli 70'lerde atılan Türkçü-Milliyetçi çizgi.
Başta anayasa ve Kürt meselesi olmak üzere MHP ile aralarında çelişki yok. Bunu en iyi Cemaat kadrolarının uygulamalarında görüyoruz.
Yargı ve polisteki cemaat kadroları ne üretti? Plastik kelepçeler, haksız tutuklamalar ve uzun tutukluluk süreleri.
Onca AB normu demelerine rağmen bir kez olsun Anayasa'nın 90'ıncı maddesini uygulamak akıllarına gelmedi. Kadroları özgürlükçü değil devletçi.
Bu yapıdan yeni siyaset çıkmaz, çıksa çıksa Eski Türkiye siyasetini destek çıkar...