Diyarbakır'da güneşli güzel bir gün var...
Sabahın erken saatlerinde geldim ve tarihi bir güne tanıklık edeceğim.
Şehirde her zamankinden daha farklı bir hava var. Sokaktaki insanların gözlerindeki ışıltı güneş gibi insanın içini ısıtıyor.
Bugün farklı bir şeyler olacak.
Bu coğrafyada ilk defa bu ülkenin Başbakanıyla bir Kürt federe devlet başkanı Diyarbakır'da buluşacak.
İlk defa 38 yıl sonra Şivan Perver ülkesine dönecek ve İbrahim Tatlıses'le düet yapacak.
Diyarbakır bir demokrasi, barış ve kardeşlik buluşmasına tanık olacak.
Açılışın yapıldığı alana girdiğimde Başbakan Erdoğan'ın 2005 konuşmasını, 2009 Habur buluşmasını aşan farklı bir ruh vardı. Çözüm sürecinin getirdiği barışı halk sahiplenmişti.
Tam da bu nedenle son günlerde sert açıklamalar yapan bazı siyasetçiler geri adım atıyordu.
Meydan tıklım tıklım ve coşkuluydu. Türk ve AK Parti bayrakları ağırlıktaydı ama ilk kez bir meydanda Kürt bayrağı da dalgalanıyordu.
Bugünü en iyi anlatan afişte şöyle yazıyordu:
Roj roja yekiti ye (gün birlik günüdür) Roj roja bratiye ye ( Gün kardeşlik günüdür) Em bun weki hem u, Em hatın ba te Ustad ( Biz birleştik ve sana geldik usta) Sonra o müthiş coşkulu kalabalık hareketlenmeye başladı, Başbakan Erdoğan ve Irak Kürdistan bölgesel yönetim başkanı Mesud Barzani alana gelmişti. Onları Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses izledi.
O an ekranlardan nasıl yansıdı bilmiyorum ama o mahşeri kalabalığın içinde ezilme tehlikesi atlatarak dolaşınca insanların barışa nasıl hasret kaldığını gördüm.
Ölüm ve acıdan başka bir şey görmeyen bu coğrafyanın kadınları, erkekleri, gençleri ve çocukları yeniden doğmuşcasına bir heyecan yaşıyordu.
İlk kez bir Kürt lider Mesud Barzani kürsüden Diyarbakır'a ve bölgeye sesleniyordu.
"Tarihi bir günde Diyarbakır'dayım.
Artık birbirini kabul etme ve kardeşlik zamanıdır. Kürt halkının Türk halkına selamını getirdim. Bugün Ortadoğu'da birlikte yaşama döneminin başladığı gündür. Türk ve Kürt halkından bir tek şey istiyorum barışa destek verin..."
Çevremde gözleri ıslanan insanlar vardı ve onlar için bugün "barış, demokrasi ve kardeşlik manifestosu"nun yazıldığı gündü...
Sonra Şivan Perver ve İbrahim Tatlıses çıktılar sahneye...
Konuştular... Birlikte Kürtçe Megri Megri'yi (ağlama ağlama) söylediler...
Şivan Perver'in Kürtlerin kimlikleriyle özdeştirdikleri Kine Em'i söylemesi BDP cephesine anlamlı bir mesajdı.
Bu coğrafyanın yetiştirdiği iki ünlü sanatçıyı böyle bir sahnede hayal etmek bile zordu.
O an yanı başımda gözyaşlarını tutamayanların sayısı bir hayli fazlaydı. Onlardan biri de Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'dı.
Ama asıl beklenen bütün bu süreçlerin ön açıcı ismi Başbakan Erdoğan'ın konuşmasıydı. Müthiş bir konuşma... Nasıl bir tarihsel geçmişten geldiğimizi, neleri ihmal ettiğimizi ve yeniden 23 Nisan 1920 Meclisi'nin ruhuna dönmemiz gerektiğini öyle "ustaca" anlattık ki o mahşeri kalabalık pür dikkat izledi. Belki de ilk kez "siyasetçi" tanımının hakkı böylesine içi dolu bir biçimde verildi.
Ve sözü Şivan'a Tatlıses'e getirip, Ahmet Kaya'yı da unutmayınca gözyaşları bir kez daha sel oldu.
Başbakan Erdoğan, sadece içeriye değil dışarıya ve bölgeye de önemli mesajlar verdi. Özellikle geleceğe ilişkin "dağlarda ve cezaevlerinde kimse kalmayacak" sözü anlamlıydı.
Eminim İstanbul'un, Ankara'nın Samsun'un, Edirne'nin gözü ve kulağı barış sürsün diye Diyarbakır'daydı. Ama sadece onların değil, Erbil'in, Kamışlı'nın, Urumiye'nin hatta Tahran'ın, Şam'ın ve Bağdat'ın da kulağı buradaydı.
Yeni Türkiye, 1920 ruhunu yeniden ayağa kaldırarak, bin yıllık geçmişi olan Türk-Kürt kardeşliğini pekiştirecek tarihi bir adım atıyordu. Bu adımın ön açıcı ismi Başbakan Erdoğan'dı. Ama Nevroz konuşmasıyla Öcalan'ın, barış sürecine yaklaşımıyla Leyla Zana ve Osman Baydemir gibi onlarca Kürt siyasetçinin de katkısı büyük.
Kısaca Diyarbakır'da demokrasi, barış ve kardeşlik manifestosuyla Ortadoğu'ya ve dünyaya ötekisi olmayan yeni bir Türkiye müjdesi verildi.