Siyasete "hainlik" ve "düşmanlık" üzerinden bakmanın bu ülkeye maliyeti ağır oldu. Cumhuriyet tarihi bunun sayısız örneğiyle dolu.
Onca katliam, kıyım, yasak ve adaletsizlik durduk yerde ortaya çıkmadı.
Bu sonuç, kendi halkını düşman gören zihniyetin bir yansımasıydı. Hain ve düşman ilan edildiği için Dersim'de dağlar, taşlar bombalandı, binlerce insan mağaralarda fare zehiriyle zehirlendi.
Siyasete asker gözüyle bakarsanız karşınızdaki rakip değil "düşman ve hain" olur. Hain ve düşmanla da savaşırsınız. Çok uzağa gitmeye gerek yok. 70'lerdeki sağ-sol çatışması da bizzat devlet eliyle bu zemine oturtuldu ve binlerce genç yaşamından oldu.
Toplumun marjinal kesimlerinde bu düşünceye sahip insanlar olabilir ama devlete, polise ve siyasete bu anlayış hakim olursa o ülkede iç çatışma bitmez.
Türkiye neredeyse 60 yıldır çok partili sisteme, yani bir biçimde demokrasiye geçmesine rağmen bu zihniyetten kurtulamadı.
90'larda yaşanan sokak ortasındaki infazlar, faili meçhul cinayetler de bu zihniyetin bir ürünü. Uğur Mumcu, Muammer Aksoy gibi kendi aydınlarını, askerlerini bile öldürmekten çekinmeyen bir zihniyet.
Son 10 yılda sık sık yaşanan darbe girişimleri ve suikastlar da öyle... Halen de siyasetten, devlet bürokrasisine bu zihniyet, bir biçimde varlığını sürdürüyor.
Birkaç gün önce CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNNTürk'te Enver Aysever'in programına konuk oldu. CHP'yi "Yeni CHP" yapmak için yola çıkan Kılıçdaroğlu, o programda şöyle bir tespit yaptı:
"Atatürk'e karşı çıkmak vatan hainliğidir"
Sözün önüne ve arkasına da baksanız, bir siyasetçinin söylememesi gereken bir söz bu... Atatürk üzerinden siyaset yapma ayıbı bir yana, kimin "özgürlük ve bağımsızlıktan yana" olduğuna, kimin karşı durduğuna demokrasilerde halk karar verir.
Atatürk'ün o koşullarda (sonradan kararını değiştirse bile) Birinci Meclis'le Kurtuluş Savaşı'nı yürütmesinden ne yazık ki hâlâ ders almayanlar var.
Kılıçdaroğlu'nun bu sözü bana 27 Nisan 2007'deki e-muhtırayı hatırlattı. Onca tepkiye rağmen uzun süre Genelkurmay'ın İnternet sitesinde kalan o bildirinin son paragrafı aynen şöyleydi:
"Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün, 'Ne mutlu Türküm diyene!' anlayışına karşı çıkan herkes Türkiye Cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır."
Bu metni kaleme alan, daha sonra kendisi de açıkladı dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'tı.
Darbe ve muhtıra vermeyi alışkanlık haline getiren, toplumsal sorunları elindeki silah gücüyle çözmek isteyen bir akıl, ancak bu kadar çağdışı olabilir. Bu akıl etkin olduğu için, Türkiye uzun yıllardır döne döne aynı sorunlarla boğuşuyor ve bir türlü o sorunları çözüp, özgürlük ve demokrasiyle buluşamıyor.
Demokrasinin ve hukukun küreselleştiği bir çağda, "hainlik ve düşmanlık" üzerinden yapılan siyasetin halktan karşılık bulması mümkün değil.
"Yeni CHP"nin halktan neden oy alamadığını uzun uzun tahlil etmeye gerek var mı?
Levent Kırca bile bunların yanında masum kalır. O hiç olmazsa hainliği birkaç kişiyle sınırlı tutmuştu.