Hafta sonu İmralı'dan gelen haberle biten açılık grevleri Türkiye'ye rahat bir nefes aldırdı.
Ve derin bir krizin eşiğinden döndük.
Onlarca insanın ölümün eşiğinden döndürülmesi son dönemin en önemli siyasi girişimi...
Cumartesi günü henüz Öcalan'ın haberi gelmeden Diyarbakır'dan siyasetle iç içe olan iki dostumla konuştum.
İkisi de bırakın açlık grevlerinin bitirilmesini Kürt meselesinin çözümsüz bir noktaya doğru gittiğini belirtip, umutsuz olduklarını söylediler.
O karamsarlık haliyle telefona sarılıp AK Partili bir yöneticiyi aradım. Diyarbakır'dan yükselen feryadı aktardım, hak verdi ama şunu da ekledi:
"Bu sıkışma anları insanları karamsarlığa itiyor, bunu anlıyorum. Ama umudumuzu yitirmemeliyiz. Siyaset de devlet de boş durmuyor. "
O kritik anlarda hep şu sorunun cevabı aranıyor: "Devreye kim girecek?"
Aslında devrede çok sayıda isim vardı. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın sıcak siyaset dili, Adalet Bakanı Sadullah Ergin'in çabası ve MİT'in görüşmeleri sürerken, Leyla Zana ve Mesut Barzani'nin açıklamaları da süreci hızlandırdı.
O gün Leyla Zana'nın açlık grevine başladığını yazmış ve son söz olarak şunu söylemiştim:
"Zana ve Barzani'nin devreye girmesi çözüme yakın durduğumuzu gösteriyor."
İşte bu zeminde Abdullah Öcalan'ın açıklaması geldi ve açlık grevleri bitti. Öcalan, Türkiye'ye nefes aldırdığı gibi bir kısım insanın beklentisini de kursağında bıraktı. Cezaevlerinden gelecek ölüm haberleriyle başka karanlık hesap yapanların oyununu bozdu.
Görünürde herkes kazandı ama şu soruların cevabını da birileri vermeli: Neden 67'nci güne kadar beklendi? Kardeş Mehmet Öcalan daha önce neden devreye sokulmadı? Bu durumda cezaevindeki o insanların kalıcı hasarla yaşamalarının sorumlusu kim olacak?
Belki de asıl üzerinde durulması gereken ve siyaset dersi niteliğinde sonuçları olan Öcalan'ın şu sözleri:
"Açlık grevi eylem tarzı olarak genel itibariyle doğru bulmamakla birlikte, açlık grevleri yapılacaksa bile içeridekilerin değil dışarısının yapması gerekir."
Bu sözleri daha önce neden sivil siyasetçiler söylemedi ya da söyleyemedi? Öcalan'ın gösterdiği tepkiyi seçilmiş birinin göstermemesi ilginç değil mi?
Umarım sivil siyaset buradan bir ders çıkartır.