Türkiye, belki de ilk kez kalkınma anlayışında derin bir değişimin eşiğinde...
Artık klasik anlamda "kalkınalım da ne olursa olsun" anlayışı geride kaldı. Konya'da MÜSİAD'ın 78. Genel İdare Kurulu toplantısının ana konusu da kalkınmaydı ama yeni içeriğiyle... Ayrıca bu toplantıda 26 bölgenin kalkınma ajanslarıyla iş dünyası da ilk kez bir araya gelmişti.
Bu buluşmanın dünkü bölümüne Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz da katıldı.
Ekonomideki değişim ve dönüşümü iyi izlemek gerekiyor çünkü bu, siyasetin seyrini de etkiliyor. Tabii siyaset de ekonomiyi etkiliyor.
Bu nedenle hem Bakan Yılmaz'ın hem de MÜSİAD Başkanı Nail Opak'ın mesajlarını ilgiyle dinledim.
İki şey dikkat çekiciydi: "Kaliteli kalkınma" ve "Pozitif hukuk" ihtiyacı... Dünyayla buluşmanın ve rekabet etmenin yolunun bu iki kavramın hayata geçirilmesiyle mümkündü.
Kalkınma Bakanı Yılmaz, kalkınmada "kaliteli" döneme son iki yılda geçildiğine dikkat çekerek şöyle diyordu:
"Kalkınma sadece ekonomide başaralı işler yapmak değil. Olayın sosyal, çevresel, insan hak ve özgürlükleri boyutu var. Bunun tersi de doğrudur. Siz insan hak ve özgürlüklerinde gelişmezseniz ekonomide de sağlıklı adımlar atamazsınız..."
MÜSİAD Başkanı Opak ise çok daha acil ve kapsayıcı bir soruna parmak basıyordu: İşadamının çatışmasız, gerilimsiz bir ortam istediğini söyleyen Opak, şöyle diyordu:
"İşadamı öncelikle pozitif hukuk istiyor."
MÜSİAD başkanının satır arasında söylediği bu sözü duyunca Londra'da bir pentehaus dairenin neden 65 milyon pounda satıldığını sorduğum avukat arkadaşımın şu sözünü hatırladım.
"İnsanlar sadece gösterişli bir daire almıyorlar hukuk güvencesinde bir yaşam satın alıyorlar..."
Türkiye yeni yasalarıyla bu düzeye henüz ulaşmadı ama o yolda yürüyor. O yürüyüşü tamamladığında eminim zenginleşme kadar özgürleşme problemleri de en aza inecek...