Başbakan Erdoğan'ı diğer siyasi aktörlerden ayıran bir özelliği de ülkeyi yönetirken, partisini de ihmal etmemesi.
Bir yılı değil birkaç yıl sonranın hesaplarını yapıyor. Girdiği her seçimde oyunu yükselterek çıkan AK Parti'nin "üç dönem sınırlaması"ndan sonra başına kimin geleceğini ve nasıl yönetileceğini, sadece AK Parti tabanı değil, siyasetle ilgili herkes merak ediyordu.
Aylar önce siyaset kulislerine düşen haberi duyduğumda Başbakan Erdoğan için "Yine büyük düşünüyor" diye düşündüm.
Gerçekten de öyleydi. Yaklaşık 4 ay önce mart başlarında Has Parti Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ve eski DP Genel Başkanı Süleyman Soylu ile Başbakan Erdoğan'ın Dolmabahçe'de görüştüklerini öğrendim.
O günlerde Başbakan Erdoğan'ın rahatsızlığı gündemdeydi ve bu görüşmelere "Geçmiş olsun" ziyaretleri olarak bakılmıştı.
Oysa görüşmelerin içeriği tamamen siyasiydi ve iki siyasi aktöre de Başbakan Erdoğan, AK Parti'ye katılma daveti yapmıştı.
Ne olup bittiğini eski DP Genel Başkanı Soylu'ya sordum. Konuşmadan önce bir tek şartı vardı:
"Yazmamak koşuluyla şunu söyleyebilirim; evet böyle bir görüşme oldu ve böyle bir teklif geldi."
Soylu bugün de aynı çizgideydi ve şöyle diyordu: "Sanırım AK Parti yönetimi bizimle ilgili böyle bir değerlendirme içinde. Kendilerine şu dönemde ancak müteşekkir olabilirim. Çünkü Türkiye ve dünya gündeminde önemli konular varken, şahsi olarak isimlerimizin gündem olması millete haksızlıktır diye düşünüyorum."
Aynı şeyi Numan Kurtulmuş'a sormadım ama o konuda aldığım istihbarattan emindim. Zaten Başbakan Erdoğan daha önce de Kurtulmuş'u partiye davet etmiş, hatta Kurtulmuş'u eşine şikâyet ederek bir an önce karar vermesini istemişti.
Doğrusu bugün Kurtulmuş'un kalkıp "Böyle bir şey yok" demesi, aradan geçen zaman değiştirmediyse parti içine yönelik bir çıkıştan öte bir anlam taşımıyor.
Küçük partilerde çalkantı daha büyük olabilir.
Olayın belki zamansız sızdırılmasının da bunda katkısı var. Aylar sonra da olsa Ömer Şahin Radikal'de siyaset kulisleri açısından iyi bir haberciliğe imza attı ve ilginç tartışmaların kapısını araladı.
Araladı, çünkü AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de aynı gün bir televizyona çıkıyor ve şu ilginç açıklamayı yapıyordu:
"Bu arkadaşlar partimize karşı çok sert eleştirilerde bulundular. Eğer o eleştirilerinden vazgeçmişlerse partimize gelebilirler..."
İlginç ve parti içi kaygıyı dile getiren bir tepki... AK Parti içinde, Kurtulmuş ve Soylu gibi isimlerin partiye katılması elbette güle oynaya karşılanmayacaktı ama bu kadar sert çıkışı da farklı yorumlamak gerekiyor.
İşin doğrusu tüm bunlar şu gerçeği değiştirmiyor: Başbakan Erdoğan bu girişimiyle genel başkanlığının son kongresinde büyük bir siyasi hamle hazırlığı içinde.
Partisinin doğal büyümesiyle yetinmiyor, onu yeni isimlerle takviye ederek siyasi boşluklara izin vermiyordu.
Görünen o ki, AK Parti olağan kongresine giderken kolayı değil zoru seçiyor. Mevcut kadrolarla yetinmiyor, yol arkadaşlığı yapan siyasi aktörleri de içine alarak büyük bir hamleye hazırlanıyor. Riski de getirisi de büyük bir hamle bu.
Üstelik önünde de, 70'e yakın 3 dönemi dolduran siyasetçinin geleceği, partinin başına kimin geçeceği, cumhurbaşkanıbaşbakan ilişkilerinin nasıl olacağı gibi soru işaretleri varken...
Siyasette "büyük düşünmek" böyle bir şey belki de.