Başbakan Erdoğan'la CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun dün bir araya gelmesi son yıllarda yaşanan en önemli olaylardan biri. Toplantı sonrası yapılan açıklamalardan da anlaşıldığı gibi siyasette yeni bir dönem başlıyor.
Şu tespiti yapmakta yarar var: Cumhuriyet öncesinden bu yana toplumun ana iki akımı, birbirini hep "düşman" gördü.
Bir yanda cumhuriyeti kuran parti CHP, onun karşısında yer alan DP, AP, Anavatan ve bugünkü AK Parti...
Türkiye'nin iki ana eksenini oluşturan bu yapılar arasındaki "soğuk savaş" biçim değiştirse de "laik-anti laik" formatında hep sürdü.
CHP'ye göre "karşı devrimci, takunyalı ve mürteciler"e karşı savaş verilmeli ve darbe dahil her yolla iktidardan uzaklaştırılmalıydı. Muhafazakârlara göre de CHP elitist, darbeci hatta "dinsiz"di ve iktidar olmamalıydı.
Geriye dönülüp bakıldığında neredeyse 100 yıla varan bir "kan davası"ndan söz ediyoruz.
Son on yılda "vesayet rejimi"nin geriletilmesi, AK Parti'nin demokratik dönüşüme imza atması CHP'yi de değiştirdi.
Bugün AK Parti nasıl eski MSP veya Refah değilse, CHP de artık eski CHP değil.
On yıldır girdiği tüm seçimleri kaybeden, yüzde 20-25 aralığına sıkışan bir CHP'nin "yeni siyaset" üretmeden bu kısır döngüden kurtulması zor.
Aynı şey Türkiye için de geçerli. Türkiye de Kürt sorununda yeni bir çıkış yolu bulmazsa işi zor.
CHP bu gerçeklerin yaşandığı bir süreçte Kürt sorununun çözümsüzlüğünden hareket ederek önemli bir siyasi hamle yapıyor ve bu hamleyle yüz yıldır içeride yaşanan "soğuk savaş"a son vereceği gibi, Kürt sorununda sıkışan AK Parti'ye de nefes aldırıyor.
Bu noktada CHP'nin niyetinden şüphe edenler, siyasi hesap yaptığını söyleyenler hatta bu çıkışının arkasından "tutuklu milletvekilleri meselesini dayatacak" diyenler var. Bu doğru da olabilir. Ama önemli olan CHP'nin "siyaset üreterek" devreye girmesi ve Kürt meselesi gibi "çözümü zor" bir konuda söz söylemesi.
Ayrıca şu da bir gerçek:
CHP, Uludere faciası nedeniyle Kürt siyasi hareketiyle AK Parti arasında yaşanan soğukluğu bir fırsata dönüştürmek istiyor. Böylece uzun zamandır ihmal ettiği Kürtlerle buluşmaya çalışıyor. Bilinçli midir bilinmez ama AK Parti'nin biraz daha "milliyetçileşerek" yeni bir pozisyon alması, CHP'ye "gol pası" niteliğinde... Bir anlamda "al at" ve "bana yol arkadaşı ol" diyor.
AK Parti'nin 2009'da başlattığı ama kesintiye uğrayan "demokratik açılım" sürecini hatırlayın. O günlerde CHP, o projeye "ihanet" projesi diyerek destek vermedi. Bu da gösterdi ki Kürt sorunu gibi derin bir sorunu muhalefetin desteği olmadan çözmek zor.
CHP, hâlâ toplumla ilişkisinde "güven" problemi yaşasa da yeni girişimiyle ülkenin temel sorunları konusunda bir rol üstleneceğini söylüyor. Bu tarihi bir adım.
Türkiye'nin iki ana akımının, cumhuriyetçiler ve muhafazakârların sorunlar üzerinden bir araya gelmesi toplumda pozitif bir enerji yaratır. Toplumun yüzde 75'i demek olan bu iki siyasi akımın atacağı olumlu bir adım, sadece Kürt meselesini değil, anayasa meselesini de kapsama alanına alacaktır.
İki siyasi akım "siyasi rekabet" ederek "iç soğuk savaşı" bitirirse, Türkiye'nin önünde yeni bir dönem açılır ve sorunlar daha kolay çözülür.
Bu adım, ne 1974'te Ecevit ve Erbakan'ın kurduğu koalisyona, ne de 1991'de Demirel'le Erdal İnönü'nün kurduğu DYPSHP hükümetine benziyor.
"Yeni Türkiye" yeni bir yolculuğa çıkıyor. Gelgitler yaşanabilir ama geri dönüş artık çok zor.