Sivas Madımak'ta katledilen 37 kişiyle ilgili davanın "zaman aşımı" meselesi, aslında "unutturulan" ve birilerinin de hatırlamak istemediği bir gerçeği ortaya çıkardı.
Katliamı planlayan ve göz yumanlar gerçeğini...
Bu gerçek 19 yıldır "şeriat ayaklanması" tezgahıyla hep gölgede kaldı.
Oysa Madımak, 70'lerdeki Kanlı Pazardan 16 Mart İstanbul Üniversitesi katliamına, Kahramanmaraş'tan Gazi Olayları'na uzanan kanlı planın bir parçasından başka bir şey değil. Ve öyle ustaca yapıldı ki, katliamla korkutulmak istenen hedef kitle bile işin bu yanını görmedi. Bir kısmı da görmek istemedi tabii...
Alın o günün hükümet ortağı olan "sosyal demokrat" SHP'nin solcu ve Alevi kökenli bakanlarını... Daha sonra Susurluk skandalıyla adını sık duyduğumuz Fikri Sağlar Kültür Bakanı, Seyfi Oktay Adalet Bakanı, Mehmet Moğultay ise Çalışma Bakanıydı.
Cumhurbaşkanlığı veya Başbakanlık Denetleme Kurulu'nu neden harekete geçirip katliamın en azından ihmal boyutunun araştırılmasını istemediler?
Ya da Meclis araştırması açılması için ne yaptılar?
Bildiğim kadarıyla o katliamla ilgili olarak hakkında soruşturma açılan tek görevli dönemin Sivas İtfaiye Müdürüydü. Onunla ilgili soruşturmadan da bir şey çıkmadı.
Herkesin gözü önünde 37 insan katledildi ama ne o görevliler hakkında, ne de olayın perde arkasıyla ilgili bir soruşturma açıldı.
İnsan inanamıyor ama gerçek bu...
Bu duyarsızlığı ve görmezlikten gelmenin nedenini dönemin SHP Genel Saymanı Ziya Halis de bilmiyor:
"Olması gerekirdi ama niye olmadı bilmiyorum." diyor.
Halis'e bir şey daha soruyorum; Bu davaya müdahil olanlar veya avukatları, neden işin "derin bir operasyon" olabileceğini düşünmeyip, sadece kışkırtılanlar üzerinden davayı yürüttüler?
Halis bu soruya da manidar bir cevap veriyor:
"Evet, biraz öyle oldu. Bunun arkasında derin devlet veya bir örgüt olabileceğini kimse dile getirmedi.
İnsanlar şartlanmıştı diye düşünüyorum. Ayrıca o zaman iktidarda olan DYP ve SHP'nin bu derin yapılarla ilgili bir duyarlılıkları da yoktu. Cumhuriyete karşı şeriatçı ayaklanma olarak değerlendirildi o kadar."
Tam da bu nedenle Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi son kararıyla belki de bize tarihi bir fırsat sunuyor. Mahkeme suçun vasfını değiştirerek, Madımak'ta olanları "insanlığa karşı işlenmiş suç" kapsamına alarak yeni bir yol açıyor.
Böylece mahkeme, bu katliamın, "bir siyasi hedef için, bir plan doğrultusunda ve sistemli bir icra" sonucu gerçekleştiğini söylüyor. Bunu da ancak devlet veya desteğini alan bir güç yapabilir.
Bu gerçeği o günün Sivas Emniyet Müdürü Doğukan Öner'in şu sözleri doğruluyor:
"Bu olay, yıllar önce, parça parça hazırlanmış sonradan eyleme dönüştürülmüş organize bir olay."
Doç. Dr. Osman Can gelinen noktayı şöyle yorumluyor:
"Suçun siyasi saikle 'planlı' ve 'sistematik' biçimde işlendiğini artık kabul ettiğimize göre, Sivas katliamına yol açan irade hangisidir? Madımak Oteli'nin önünde toplanmış binlerce insan mı?
Yoksa başka bir güç mü?"
O güç ortaya çıkartılmadığı sürece, birkaç firarı sanık yakalanıp yargılansa da vicdanlarımız sızlamaya devam edecek...