28 Şubat post modern darbenin 15'inci yılı tartışmaları sürüyor. Yeni bilgi ve belgeler de ortaya çıkıyor. Ama benim merak ettiğim şey yeni bilgilerden çok, siyasetin, medyanın, sivil toplum örgütlerinin bu tür darbe girişimlerinden nasıl bir ders çıkardıkları...
Önceki gün siyasi partilerin grup konuşmalarını dinledim. Başbakan Erdoğan, geçmişten 28 Şubat sürecine uzanan bir siyasi tahlili yaparken, üç siyasi partinin grup konuşmasından neredeyse birbirinin kopyası bir tespit çıktı: "AKP 28 Şubat'ın ürünü."
Türkiye'de neden bir muhalefet sendromu yaşandığını bundan daha iyi ne anlatabilir.
Muhalefet liderlerinin bu değerlendirmelerinden sonra bu kez karşımda 28 Şubat sürecinin mağduru genç bir kadın vardı; Zeynep Bayramoğlu... AHaber'in hazırladığı"28 Şubat: Darbe Yiyen Hayatlar" dizi haberinde Bayramoğlu, 15 yıl önce nasıl katsayı mağduru olduğunu anlatırken şu müthiş tespiti yaptı: "Yaşanan zulmün psikolojik boyutlarını anlamak zor. Derin acılar yaşadık. Ama avantajı da şu oldu: Empati kurmayı öğrendik. Çok basit insan hakları gasp edilen insanlarla empati kurmayı öğrendik. Bence bu çok önemli. Kim zulme uğrarsa uğrasın ben her zaman onun yanında olacağım. Belki azınlıklara, belki ötekileştirilmeye maruz kalan gruplara, kim olursa olsun daha empatik yaklaşacağız. Onların en büyük destekçisi Müslüman başörtülü kadınlar olacak." Bir genç kız, kendisine acı çektiren 28 Şubat felaketinden böyle bir ders çıkartıyor. Peki, siyasetçiler ne yapıyor? Darbenin sarstığı hayatları, yok ettiği değerleri bir yana bırakıp "siyaset" yapıyor.
Aslında o genç kızın söyledikleri siyasilere ders niteliğinde...
Özellikle "yeni CHP" diye yola çıkan ve darbelere genel olarak karşı olan Kemal Kılıçdaroğlu'nunhâlâ 28 Şubat'ın mağdurlarıyla empati kuracak bir cümle edemiyor olması ilginç değil mi? Eğer, o genç kızın çıkardığı dersi, siyasiler daha önce çıkarmış olsalardı eminim Türkiye ne 12 Eylülleri, ne 28 Şubatları yaşar, bugün de bambaşka bir yerde olurdu.