İstanbul'un derinliğini, renkliliğini ve çeşitliliğini belki de en iyi müzik anlatır. İnsanlar ayrı düşse bile ortak değerleri müzik hep yaşar. Bir süredir sevgili arkadaşım "İnsan Hakları uzmanı" Ruken Tekeş Çalıkuşu süpervizörlüğünü yaptığı bir müzik grubundan söz ediyordu: Café Aman İstanbul...
Adı eskilere 1850'lere dayanan Café Amanlar'ı bugüne taşıyan bir müzik grubu. Yaptıkları müziği "Fasl-ı Rembetiko" olarak tanımlıyorlar...
Çalıkuşu ne yaptıklarını şöyle anlatıyor:
"İstanbul, İzmir ve Atina'dan yıllanmış şarkıları icra eden Café Aman İstanbul, Osmanlı döneminden başlayarak günümüze kadar ulaşan ve kaybolmaya yüz tutan rembetiko ezgilerini, Türk-Rum müzisyenlerin kardeş sofrasına taşıyor, dinleyicileriyle paylaşıyor."
Bir arkadaşımla gidip, grubu Beyoğlu Ghetto'da dinledim. Müzisyenlerin hepsi İTÜ Konservatuar mezunu, içlerinden üçü de öğretim üyesi.
Café Aman İstanbul üyeleri aynı zamanda bir Türkiye mozaiği...
Kimi İstanbul'dan, kimi Hatay'dan, kimi de Ordu'dan geliyor.
Café; Aman İstanbul, uzun yıllardır profesyonel anlamda 'rembetiko müziği' üzerine çalışan; paralel süreçte yurtiçinde ve yurtdışında müzik icra etmiş, müzikal altyapıları ve sahne performansları güçlü, deneyimli virtüöz müzisyenlerden oluşuyor.
Vokalde grubun kurucusu Stelyo Berber ve Pelin Suer, Atalay Durmaz: Maestro, Keman, Serkan Mesut Halili: Kanun, Erdem Şentürk: Ut, Dimitris Lapas: Buzuki, Gitar, Ersin Killik: Vurmalılar, Neyzen Özsarı: Kontrbas.
Onları sahnede dinlemenizi öneririm. İnsan, "Bu çeşitliliği kaybetmeseydik acaba nasıl bir İstanbul olurdu?" diye düşünmeden edemiyor.