Bu coğrafyanın çatışmasız gerilimsiz günlere ihtiyacı var. Bunu G.Antep'te Zeugma Müzesi'ni gezerken her zamankinden daha güçlü hissettim. Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın davetiyle geldiğim kentte, iki bin yıl önce "barış kenti" olan Zeugma'nın adını taşıyan, Zeugma Mozaik Müzesi ve Kongre Merkezi açılıyor. Açılışa Başbakan Erdoğan, eşi Emine Erdoğan ve çok sayıda bakan katılıyor. Açılış sonrasına kalmamak için gelir gelmez ünlü modacı Dice Kayek, Prof. Dr. Esra Ekmekçi, Hürriyet'ten Şükrü Küçükşahin ve Taraf'tan Yıldıray Oğur'la birlikte müzeyi geziyoruz.
Zeugma'dan geride kalanlar tek kelimeyle büyüleyici! O eserleri modern bir müzeye dönüştürme çabası da öyle. Kısa sürede Zeugma villalarını, savaş ve barışı bir arada simgeleyen Mars Heykeli'ni ve Louvre Müzesi'ndeki Mona Lisa'yla kıyaslanan Çingene Kızı mozaiğini görüyoruz.Bu topraklarda yaşayanlar 2 bin yıl önce ne muhteşem şeyler yapmışlar. Ama en önemlisi bu yapılanlara zemin hazırlayan "barış" ortamı. Müzeyi gezdiren rehberimiz, Zeugma'da ulaşılan estetiği, zenginliği ve yaşam standardını tek cümleyle açıklıyor: "Barış varsa refah var!"
Tam da bu yüzden Mars Heykeli'nin bir elinde "ateşkes"i temsil eden yukarı tutulmuş mızrak, öbüründe üretkenliği ve barışı temsil eden sarmaşık var. Az değil, 250 yıl süren barış dönemini anlatıyor bu mozaikler. Bir de bu topraklara barış geldiğinde neler yapılacağını.
Bu muhteşem müzeyi gezerken iki şey dikkatimi çekiyor; tarihe ve şehirlere hor bakışımız. Tarihten bize kalan eserleri kırıp döktüğümüz çalıp sattığımız gibi, şehirlerimizi de ucubeye çevirmişiz. Ama G.Antep adeta bu duruma kafa tutarak, Anadolu kentlerinde sadece parasal zenginleşme yaşanmadığını, sosyal ve kültürel bir dönüşümün de gerçekleştiğini gösteriyor. Dünyanın sayılı müzeleri arasına giren Zeugma Mozaik Müzesi'ne kavuşması da, şehrin mimari açıdan yeniden dizayn edilmesi de bu çabanın bir sonucu.
Aslında açılış töreninde klasik müziğe gösterilen ilgi de son yıllardaki bu dönüşümün bir yansıması. Çukurova Devlet Senfoni Orkestrası'nın konseri "zulüm" olarak nitelenmiyor "coşku"yla ayakta alkışlanıyor.Şarkıda "Bir tatlı huzur almaya geldim Kalamış'tan"deniyordu ama hepimiz "bir tatlı huzur almak için" G.Antep'teydik.
Başbakan Erdoğan da konuşmasında bunu işaret etti: "Çok net söylüyorum; terör belası Diyarbakır'a musallat olmasın, Diyarbakır da G.Antep gibi sıçrama yapar."
"Bakan amele gibi çalıştı"
Bir günlük de olsa G.Antep'i, 2 bin yıl öncesinden bize ulaşan Zeugma'yı görmek güzeldi. Bakan Günay, G.Antep'deki dönüşümü şu sözlerle anlatıyordu:
"Bir şehrin 4-5 yıl içinde nasıl değişebileceğini, sanayi ve yeme içme merkezinden nasıl kültür ve sanat şehri ortaya çıkarılabileceğini somut bir laboratuar olarak gösteriyoruz."
G.Antep Belediye Başkanı Dr. Asım Güzelbey ise kürsüden daha açık bir ifadeyle şöyle diyordu; "Bu şehir, lahmacun ve kebap şehrinden kültür ve sanat şehrine de dönmüştür."
Bu değişimin itici gücü olan Kültür ve Turizm Bakanı Günay'ın da hakkını teslimetmek gerekiyor. Güzelbey, Bakan Günay'ın çabasını şöyle anlatıyor:
"Bir bakan amele gibi çalışır mı? Bizim bakanımız bu müzenin yapılmasında bir amele gibi çalıştı. O çalışma olmasaydı bu modern müze ortaya çıkamazdı."
Dice Kayek'in gözüyle Zeugma
Türkiye'den modanın merkezi Paris'e uzanıp başarıyı yakalamak hiç kolay değil. Dice Kayek bunu başarabilen ender modacılardan biri. Zeugma Müzesi'ni gezerken kısa da olsa sohbet ettik. Gördüğüm o muhteşem mozaikleri ilgiyle izleyen Kayek'e düşüncelerini sordum:
"Son derece derin bir esin kaynağı oldu bana. Zengin ve zevkli bir kültüre tanık oldum. Mozaiklerdeki kadınların kıyafetleri çok ilgimi çekti. Oradan bir iki elbise çıkacak bir kere. Zarafeti gördüm. Düşünsenize mutfağın, banyonun tabanında, ne kadar zevkli bir dekorasyon o zaman için... Kıyafetler güzel, insanlar güzel ve barış var. Daha ne olsun. Muhteşem bir 250 sene yaşamışlar."
Tüm günün özeti ise Prof. Esra Ekmekçi'nin şu cümlesiydi:
"G.Antep, kültür turizmine geçişin en somut örneği oldu."