Bir zamanlar Türkiye'de bir Turing, bir de onu var eden Çelik Gülersoy adı vardı. İstanbul'a Yıldız ve Emirgân Parkı gibi tarihi mekânları kazandıran iki önemli isim. Ne yazık ki, Gülersoy'un ölümüyle birlikte sıfırdan var ettiği kurumu görünmez, kendisi de pek hatırlanmaz oldu. Kaç yıldır o kurum neyle uğraşır, ne yapar kimsenin haberi yok. Dar bir çevrenin elinde giderek silinen bir kuruma dönüştü Turing...
Birkaç yıl önce yazdım, TÜRSAB Başkanı Başaran Ulusoy, "Kurum kötü yönetiliyor" gerekçesiyle ortaya çıktı ve kurumu tarihine yakışır bir yapıya dönüştürmek istediğini söyledi. Ama ne mümkün? Kurumu elinde tutan yönetim, her defasında direndi ve direnirken de klasik "Cumhuriyetin son kalesi ele geçiriliyor" yaygarası yaptı. Nihayet geçtiğimiz ayın sonunda yargı, kuruma Başaran Ulusoy, Haluk Dursun ve Hakan Suyakar'ı kayyum olarak atadı. Böylece Turing için yeni bir dönem başladı. Ancak bu yargı kararı bile eski bir Yargıtay üyesi olan kurum başkanı Uğur İbrahimhakkıoğlu'nun koltuğunu bırakmasına yetmedi.
Bir süre eski başkan "Koltuğu bırakmam" diyerek ayak diredi. Ama yasalar karşısında fazla dayanamayınca yerini yeni başkan seçilen Başaran Ulusoy'a bıraktı.
Peki Ulusoy ne yapacak? Önce bir tespit yapıyor: "Turing'in tüm mal varlığını ortaya dökeceğiz. Milyon dolar değerinde tablolar var, bunların hepsini muhafaza altına alacağız. Bugün kadar hiçbir şey yapılmamış. Cumhuriyet ile yaşıt olan bir kurumun bu şekilde idare edilmesi içimizi acıtıyor."
Sonra da şunları söylüyor: "Hepimiz bu ülke için çalışıyoruz. Benim için, 'Cumhuriyetin son kalesini ele geçiriyor' diyenlere şaşıyorum. Bu cumhuriyete yılda 30 milyon turist getiren, 25 milyar dolar döviz kazandıran bir kurumun başkanına bu söylenir mi? Çok ayıp ve çok üzüldüm."
Ulusoy bundan sonraki yol haritasını da şöyle açıklıyor: "Turing bugüne kadar kötü yönetildi. Çelik Gülersoy'dan sonra hep kan kaybetti. Biz diyoruz ki burayı büyütelim, kamu yararına olsun, her şey şeffaf olsun üyelere bilgi verelim. Ben arı kovanına çomak soktuğum için rahatsızlık oldu."