Galatasaray'ın son yıllardaki durumu içler acısı... Düştükçe düşüyor. Şimdi bu krizden kurtulmak için "yeni kurtarıcı" aranıyor.
Spor kulüpleriyle kurtarıcı ilişkileri Türkiye'deki darbelere benziyor. Kurtarmak için gelenler önce kendilerini kurtarıyor. Şimdi Galatasaray'da bu duruma çok uyan bir aday var: Ünal Aysal...
"Google kâğıdı" pek parlak değil.
Spor kulüpleriyle işadamları ilişkisinde ne yazık ki, sportif başarı değil ticari güç yaratma ağır basıyor.
Ünal Aysal-Galatasaray ilişkisi de hep böyle oldu. Aysal adı daha önce Amerikalı AIG'nin elinde bulunan Galatasaray hisselerinin satın alınmasıyla gündeme gelmişti. Sonra Aysal bu hisseleri Rus QVT Fonu'na satmıştı. İşte G. Saray yönetiminin isyan etmesine neden olan noktaydı.
Muhalif bir Galatasaraylı şöyle diyor:"Ünal Aysal olmaz. Galatasaray kulübüne dar zamanda yardım etmek adı altında fahiş faizlerle kulübe para vererek zarara uğratan bir ismin başkan adaylığına karşıyız."
Şimdi kulübün zor zamanında yeniden devreye girip etkin olmak istiyor. Önceki gün Sabah gazetesinde Riva'da toplanan araziler meselesi gündeme gelmişti. Neresinden bakarsanız bakın, bu çaba "ticari bir operasyon" kokuyor.
İşin içinde İnan Kıraç ve Aydın Doğan da olunca Galatasaraylıların ürkmemesi mümkün değil.
Birkaç gün önce Ergun Babahan, Hürriyet'te yer alan tam sayfa "Ünal Aysal tam not aldı" haberi için şu çarpıcı notu düşüyordu:
"Hürriyet'in bugünkü spor sayfası parayla satılsa bu kadar olurdu. Spor sayfasında bunu yapanların siyasette neler yapacağının açık göstergesi açıkçası... Böyle bir sayfa kaça çıkıyor acaba?"